Boğaza bakıp milleti sırtından bıçaklamaya alıştığımız okul arkadaşlarım ve hocalarım, birlikte çalıştığımız sivil toplum kuruluşlarında "Sorospu çocuğu" damgası yemeye alıştığımız eski iş arkadaşlarım, Twitter'da #kardesimsinhrant yazdığımız için hep birlikte küfür yediğimiz meslektaşlarım, beni Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil eden vekillerim, filmlerini keyifle izlediğim, şarkılarını zevkle dinlediğim oyuncular, müzisyenler... Hepimiz bugün faşizme inat on binlerce kardeştik ve biz yine Agos'un önündeydik.
Sırrı Süreyya Önder'le konuştum, "Temyiz ne olur?" dedim. "Cinayeti devlet üstlenmiştir, katil de devlettir. Onlar bu halkın vicdanında mahkum olmuştur. Temyiz hiç önemli değil. Yani siktirsin gitsin" dedi. Güldüm, teşekkür ettim. Hatta utanmasam öperdim de işte, mesleki ciddiyet halleri. Bir kez daha vekilimle aynı fikirdeydik, o benim yerime de konuşmuştu ve biz yine Agos'un önündeydik.
Lale Mansur'la konuştum, "Bir tane çocuk yapmış, örgüt yokmuş. Hani nerede o Vali Yardımcısı Hrant'ı çekip de konuşan, nerede emniyet müdürleri, polisler, verilmeyen kayıtlar, kamera kayıtları, yargı... Yutmuyoruz bunu" dedi. Bir kez daha öfkeliydik ve biz yine Agos'un önündeydik.
Koray Çalışkan'la konuştum, "Eğer Hrant'ın arkadaşları, 5 yıl önce bugün, Hrant'ı öldürdüklerinde o binanın önünü boş bıraksalardı Yasin Hayal'e bile ulaşmayacak bir adalet sistemimiz vardı. İnsanlar Agos'un önünü boş bırakmadılar. Bak insanlar sel gibi akıyor. Bu devam ederse bu cinayetin iki kişi ile kalmadığı ortaya çıkacak ve kirli cinayetin arkasındaki örgüt belli olacak" dedi. Bir kez daha hocamla aynı niyetteydik ve biz yine Agos'un önündeydik.
Karin Karakaşlı camdan hepimize "Canlar" diye seslendi, "Hrant'ı güpegündüz bu caddede vurdular, hepimizi de gördü tanığı kıldılar" dedi. O anlattıkça biz yerin dibine battık. Söz verdik birbirimize, bu dava daha bitmedi, insanlık daha ölmedi, devlet daha hesabını vermedi diye. "Sözümüz söz olsun. Bu adaletsizlikle yaşamak hepimize haramdır. Aksi için uğraşan hepimize helal olsun" dedik ve biz yine Agos'un önündeydik.
Agos'un duvarında bir pankart asılıydı: "5 DEĞİL 95 YIL DA GEÇSE, BU DAVA BÖYLE BİTMEZ" Bitmez çünkü biz ilk günden beri katili tanıyoruz ve adalet istiyoruz. Adalet yerini bulmadıkça da yolumuzdan dönmüyoruz. Beş yıldır her 19 Ocak'ta Agos'un önündeyiz, dert değil gene gideriz.
"Çok olmadığımız kesin" ama biz hep buradayız. Faşizme inat, kardeşliğimizle bir aradayız.
8 yorum:
baba fasizm 5 sene once de vardi, ondan onceki 90 sene boyunca. o zaman akliniz neredeydi?
isin girgiri atiyorum 5 sene sonra "buyuk abilerden" iki ucu tutuklaninip "bu dava boyle bitince" ne olacak? bizim 95 olacak 100 sene, siz yine evlerinize gideceksiniz, biz yine ortada kalacagiz.
yani en fazla bir gazetecinin katillerini bulmus olacaksiniz fazlasi degil. kendimizi kandirmayalim. Hrant kardesiniz belki ama atiyorum Giragos degil. en azindan henuz ...
evlerine gidecek olan ve ortada kalacak olan kim, ben anlamadım.
giragos'un kardeşimiz olmadığını nereden çıkardığınızı ise hiç anlamadım. giragos da kardeşimiz, rober de, garo da, arto da, sosi de, heval de, bawer de, dilan da, baran da, yorgo da, eleni de, kosta da, david de, lüset de, ahmet de, selim de, gülşen de, fulya da kardeşimiz.
her ne kadar digerlerinin adlari satir aralarina serpistirilmis olsa da asil olarak Hrant icin duzenlendi bu yuruyus. benim hatirladigim kadariyla ne Uludere'de olanlar icin, ne sevag balikci icin, ne de Hristiyan oldugu icin ogretmeninden dayak yiyen Diyarbakir'li cocuk icin.
bir de bu var tabii...
http://www.gelawej.net/index.php?option=com_content&view=article&id=3050:akllara-taklan-soru-onbinler-roboski-katliam-icin-neden-yueruemedi-&catid=187:editoer
"Aynı kitle Roboski'de çoğusu çocuk sivil Kürt köylülerinin, Türk savaş uçaklarınca bombalanarak öldürülmesine neden benzer bir tepki vermedi? Burada izah edilmesi gereken bir çelişki, bir anormallik yok mu? Böyle bakıldığında Hrant Dink davasına, dolayısıyla Ermeni halkının uğramış olduğu tarihsel yıkım ve sürmekte olan ayrımcılığına karşı gösterilen duyarlılığın samimiyetine inanabilir miyiz?
1915 soykırımına 97 yıl tepki vermemiş bir toplumsal duyarlılığı/duyarsızlığı, böylesine sorgulamak için yeterince nedenimiz var. Bu duyarsızlıgın Dersim 38'de de kılının kıpırdamadığını biliyoruz. Başka yığınla açık katliam, cinayet ve haksızlık karşısında susmuş bir toplumsal yapı var.
Elbette bunun kendimizce vereceğimiz cevaplarımız var, ama herkesin aklından geçen soruyu yüksek sesle sormakta fayda var;
Yüzbinler Roboski katliamı için neden yürümedi, yürümüyor?"
bunu yüz binlere sormak lazım herhalde. başka bir dolu şey için de yürümemeyi tercih ediyor insanlar. kadına uygulanan şiddete verilen cezaların azlığı, üniversite öğrencilerine uygulanan korku salıcı siyasetler...
yürüyen insanların samimiyetine inanmamak birilerinin haddi midir değil midir ondan da emin olamıyorum açıkçası.
yazidan "herkes samimiyetsiz" sonucu cikarmadim ben.
had meselesine gelirsek;
o zaman mesela AKP karsiti meshur cumhuriyet mitingleri'ni nasil sorgulayacagiz. bilmem kac sehirde, bilmem kac yuzbin kisiyi topladilar diye, onlarin samimiyetini sorgulamak da mi haddimize degil o zaman?
yazar (disclaimer: yaziyi ben yazmadim) nicin toplumsal tepkinin ozellikle de bu olay cervesinde vuku buldugunu sorguluyor hakli olarak. yani Hrant Dink icin yurumek niye kolay, ya da Kurt'ler, bilemedin cesitli sebeplerle iceri atilan universite ogrenciler, vb.
aktivizm ici seni disi beni yakabilen birsey. herkes icin gecerli olmasa bile, yazarin dedigi gibi "İktidarla çatışmayı, bedel ödemeyi göze almadan, devletin karışmayacağını gördüğü, "icazet" verdiği alanlarda gösteriye çıkmak kimseyi demokrasi imtihanında aklanabilir mi?" diye dusunmeden de edemiyor insan.
Bu cevabım hem 'Adsız' okuyucuya, hem atıfta bulunduğu yazının yazarına:
‘1915’e 97 yıl tepki vermemiş olan toplumsal duyarsızlığın’ sorumlusu Hrant Dink için yürüyüp Hepimiz Ermeni’yiz diyebilen kitle midir yani? Yaşanan adaletsizliklere tepkisizlik durumu hakimse toplumun genelinde, bunun suçlusu biraz olsun başını kumdan çıkarıp elinden geldiğince kimi adaletsizliklere karşı sesini yükselten bir avuç insan mı?
‘Samimiyetsizlikten’ kastınız nedir? Sanki şu muhafazakar milliyetçi toplumda Hepimiz Ermeni’yiz diye sokaklara dökülmek çok muteber bir şey, kişiyi yüksek mertebelere yaklaştıran, kişinin önünde kapılar açan bir eylemdir de o yüzden mi sokaklara dökülmüştür bu insanlar? Aslında olup biteni umursamazlar da ‘dostlar eylemde görsün’ diye mi protesto yürüyüşüne katılırlar? Neredeymiş o dostlar, kaç kişilermiş?
"İktidarla çatışmayı, bedel ödemeyi göze almadan, devletin karışmayacağını gördüğü, "icazet" verdiği alanlarda gösteriye çıkmak kimseyi demokrasi imtihanında aklanabilir mi?" Hrant Dink öldürüldüğü günün akşamı doğaçlama bir öfkeyle Taksim’e çıkan, birkaç gün sonra Harbiye’den surlara kadar yürüye onbinler devlet icazet verdiği için mi yaptı bu işi? Eğer orada onca kişi toplanmış olmasaydı, daha küçük bir grup olarak kalsaydı göstericiler, ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ sloganından zaten müthiş derecede rahatsızlık duyan çevre ahalisi bu işin bu kadar büyümesine izin bile vermezdi kanımca (ki gösterinin ertesinde topluluk dağıldıktan sonra Hepimiz Ermeni’yiz yazılı tabelalarını atmayı/saklamayı akıl edemeyen göstericilerin karşılaştığı tepkiler buna işarettir).
Hepimiz Ermeni’yiz sloganı neden bu kadar tepki çekti bu arada? (Eğer muhafazakar ‘sessiz çoğunluğun’ duygu dünyasından çok haberdar olmayanlarımız varsa ben söyleyeyim: Bu slogan çok tepki çekti, çok nefret uyandırdı). Çünkü sizin yazdığınızın aksine Hıristiyan olduğu için öğretmeninden dayak yiyen çocuğu da simgeliyor o ‘Ermeni’. Hakim Türk-Sunni kültür ikliminin muhafazakarlığına kendi benliğini katmaya razı olmayan herkesin can güvenliğini ve temel insan haklarını savunma adına atılmış bir slogandır o. Bazı insanlar diğerlerinden daha ünlü, ölümleri de bu anlamda daha sembolik, o yüzden bir isim diğerlerinin önüne geçebiliyor. Bu Hrant Dink’in yalnızca Hrant Dink olduğu anlamına gelmiyor.
Hepimiz Ermeni’yiz diyebilen bu insanların salt şiddete dayalı bir Kürt politikasını canı gönülden desteklediklerini mi düşünüyorsunuz?
Türkiye'de bunca acayip işler olur iken eleştirilmesi gereken ilk adres Hrant Dink için yürüyenlerdir yani öyle mi?
Ucu nereye uzanır, ne anlama gelir, kimleri güçlendirir, kimleri gücendirir diye düşünmeden sırf eleştirel olmak adına rastgele polemik kaleme alarak entelektüel olunmuyor.
Bugünkü hakim Kürt milliyetçiliğinin açmazı da burada işte: Kürtçü olmayanlarla, Kürt olmayanlarla, demokrasi ve insan hakları paydasında bir ortaklık, bir dayanışma arayıp üzüm yemek yerine sürekli bağcının dayak yemesini gözlüyorlar ki silahlı Kürt etnik milliyetçiliğinin tek ve haklı çözüm olduğuna kendilerini inandırmaya devam edebilsinler.
balıkpazarı benden önce yazmış ama aşağı yukarı aynı şeyleri ama bir de ben yazayım, içimde kalmasın.
on binlerce kişinin roboski (bilmeyenler için söyleyeyim, türkiye kamuoyunda genellikle türkçe adı "uludere"yle anılan yerden bahsediyoruz) katliamına karşı yürümemiş olması bir eksikliktir, evet. ama çoğu çocuk 34 kişinin öldürülmesine tepki verilmediği anlamına gelmez.
dahası hrant yürüyüşü aslında biraz da sünni müslüman türk milliyetçisi anlayıştan kaynaklanan her türlü ihlale karşı yapılıyor bence. bu noktada karin karakaşlı'nın o gün yaptığı konuşmada söylediklerini hatırlatmak isterim:
"19 Ocak bir anma günü değil. Hiçbir zaman da olmadı. Zaten bu topraklarda ayrı ayrı yaşatılmış ne kadar acı varsa, hiçbirinin anma günü olmadı. Herkes acısının yaşatıldığı o tarih geldiğinde, kendince, bir başına kahroldu.
Sonra 23 Ocak günü geldi. Bundan beş yıl önceydi. ‘Türklüğü tahkir ve tezyif’ten mahkûm edilen, Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. Çünkü Hrant Dink bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti. Onu güpegündüz, şimdi durduğumuz bu kalabalık Halaskargazi Caddesi üzerinde sırtından vurdular. Hepimizi de o cinayete görgü tanığı kıldılar.
O cenaze gününde 1915′i, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, tekmil faili meçhulleri, ihtilalleri, olağanüstü halleri, bitmek bilmez darbe girişimlerini buluşturduk. Kompartıman usulü ayrı ayrı yaşamamız buyrulmuş ne varsa, bir kıldık. Büyük oyunu onun birleştirici ruhuyla bozduk."
(tamamı için: http://fakfukfon.wordpress.com/2012/01/19/karin-karakasli-bu-adaletsizlikle-yasamak-hepimize-haramdir/#more-459)
ben tarihçi değilim, beş yıl da böyle analizler için biraz kısa bir zaman olabilir, dolayısıyla itidalli bir şekilde yazmaya çalışacağım bunu. ancak bana öyle geliyor ki hrant öldürüldüğünde ve ardından geçen beş yılda insanlar her 19 ocak'ta agos'un önünde toplanmasaydı, bugün bizim sevag balıkçı'dan da hristiyan olduğu için öğretmeninden dayak yiyen diyarbakırlı çocuktan da haberimiz olmayabilirdi. hıristiyan ve yahudi vakıflarına mülkleri iade edilmeyebilirdi. roboski de öldürülenlerin kürt çocuklar olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyebilirdik.
az önce de dediğim gibi çok abartılı ifadeler kullanmak istemiyorum ama hrant'ın öldürülmesi benim için türkiye'de bazı soruların sorulması için milattır.
Yorum Gönder