Blog, Boğaziçi Üniversitesi vesilesiyle tanışan bir grup arkadaşın eseridir. Blogda "serbest kültür çalışmaları" diye tanımlanacak denemeler yer alır. Yazarları bir araya getiren, ortak siyasi duruş veya estetik beğeni değil, özgür düşüncenin meyvelerinin değerli olduğuna duyulan inançtır. Bize ulaşmak için: fmoblogu@gmail.com
Fransa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fransa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Ekim 2011 Çarşamba
26 Eylül 2011 Pazartesi
Fransa Senatosunda İstanbul Doğumlu Bir Senatör
25 Eylül 2011 Fransa senato seçimlerinde Esther Benbassa, Paris'in Val de Marne bölgesinden senatör seçildi. Sonuçlar akşam saatlerinde belli oldu. Senato'nun tamamı değil belirli bir orandaki temsilcileri değiştirildi bu seçimle. Seçim sonucunda, senatoda sol partiler sağ'a karşı 1958'den bu yana ilk defa üstünlük sağlamış durumda. Gelecek baharda yapılacak başkanlık seçimlerine olan etkisi, veya etkisizliği, Fransa'da tartışılacak bir konu haline geldi bile şimdiden.
21 Aralık 2009 Pazartesi
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları-6
Bu ikinci neslin kökenleri, aslında Fransa'ya gelen göç dalgalarının tarihçesini yansıtıyor:ikinci nesil İtalyanlar açık ara sayıca en fazla olanlar (%22,6), onları Cezayirliler (%14,1), İspanyollar (%12,9), Portekizliler (%10,4) ve Faslılar takip ediyor (%9,1).
"Şimdilerde Türkiye'den ve Sahraaltı Afrikası'ndan gelen göçmenlerin ikinci nesillerinin oluşumunu gözlemleyebiliyoruz. Bunlar, gelecek yıllarda daha önemli konumlara erişecekler" diyor Catherine Borrel ve Patrick Simon. 1999'da, bu iki coğrafya için oranlar sadece %3,4 ve %5,6 idi.
Fransa'nın yeganeliği bu uzun tarihte gizli: bu yeganelik, karışım olma halini demografik siyasetimizin değişmezlerinden birisi haline getirdi. Yıllar içinde Fransızların kökenlerini değiştiren ikinci, üçüncü hatta dördüncü nesillerin oluşmasına sebebiyet verdi. "Her dört Fransızdan birinin göçmen bir dede veya ninesi var. Bir sonraki nesilde bu oran üçte bire yükselecek." François Héran'ın öngörüsü bu yönde. INED'in eski başkanına göre, Fransa'ya göç, birkaç yıldır İspanya'ya gerçekleşen büyük miktardaki göçün aksine, "kalıcı bir hal aldı."
Tefrika ettiğim yazıyı Le Monde'dan aldım, çeviri bana aittir.
Fransa'da uzun zamandır bir milli kimlik tartışmasıdır sürüp gidiyor.Doğrudan doğruya Sarkozy tarafından başlatılan ve devletçe desteklenen, halkın katılımı istenen bir süreç olarak ilerliyor.Sadece bu konuların tartışıldığı bir siteleri de var, resmi bir site:
www.debatidentitenationale.fr
Şubata kadar falan açık sanıyorum.
Bu göç olayına dair de bazı grafikler var elimde, onları da aktarmaya çalışacağım, zira bu tartışmada önemli veriler sağlıyorlar kanaatindeyim.
Konuyla alakalı aktaracaklarım bitmedi.Yakında bu konuyla alakalı bir sosyologla yapılmış bir röportajdan bazı kısımları aktaracağım.Sonrasında -zamanım olursa- okullarda bu kimlik meselesine nasıl bakılmakta, talebeler bu kimlik meselesinde hangi noktadalar ona değinicem.
18 Aralık 2009 Cuma
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları-5
Bu uzun göç tarihçesi, Fransa’ya komşularının çoğunda bulunmayan bir duruma yol açtı: ikinci hatta üçüncü kuşak göçmenler.
“Avrupa’nın geri kalanı, İsviçre ve, daha az ölçüde, Federal Almanya istisna kalmak koşuluyla, bu durumu aynı derecede yaşamıyor” diye yazıyor François Héran Le Temps des immigrés adlı kitapta. “Avrupa’nın güneyinde göç çok yakın tarihli bir olgu olduğundan sorun yaratma noktasında değil henüz.”
Yıllar içinde, ikinci hatta üçüncü nesil göçmenler ülkenin görünümünü derinden şekillendirdiler, öyle ki birçok Fransız bu nedenle göçün artarak devam ettiği kanaatinde. Catherine Borrel ve Patrick Simon’un araştırmasına bakılırsa, ikinci ve sonraki göçmen nesillerine mensup kişiler 1999’da 4,5 milyonluk bir kitleye denk geliyordu: ikinci nesil toplam nüfusun %7,7’ini oluşturuyordu –ilk neslin oranıyla neredeyse aynı, %7,4. 1999’da Fransa’da yerleşik 58 milyonun, 9 milyonu ya doğrudan göçmendi, ya da sonraki nesil göçmenlerdendi.
“Avrupa’nın geri kalanı, İsviçre ve, daha az ölçüde, Federal Almanya istisna kalmak koşuluyla, bu durumu aynı derecede yaşamıyor” diye yazıyor François Héran Le Temps des immigrés adlı kitapta. “Avrupa’nın güneyinde göç çok yakın tarihli bir olgu olduğundan sorun yaratma noktasında değil henüz.”
Yıllar içinde, ikinci hatta üçüncü nesil göçmenler ülkenin görünümünü derinden şekillendirdiler, öyle ki birçok Fransız bu nedenle göçün artarak devam ettiği kanaatinde. Catherine Borrel ve Patrick Simon’un araştırmasına bakılırsa, ikinci ve sonraki göçmen nesillerine mensup kişiler 1999’da 4,5 milyonluk bir kitleye denk geliyordu: ikinci nesil toplam nüfusun %7,7’ini oluşturuyordu –ilk neslin oranıyla neredeyse aynı, %7,4. 1999’da Fransa’da yerleşik 58 milyonun, 9 milyonu ya doğrudan göçmendi, ya da sonraki nesil göçmenlerdendi.
15 Aralık 2009 Salı
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları-4

Göç istikrarlı bir hal alsa bile, görünürdeki hali değişim geçirmektedir. Aile buluşması kapsamında gelen kadın ve çocuklar, tedricen Mağrib’ten 1970’lerde fabrikalarda çalışmak için gelen genç bekârların yerini aldılar.
INSEE (Institut National de la Statistique et des Etudes Economiques) tarafından geçen eylülde yayınlanan bir araştırmada, Olivier Monso ve François Gleizes şu noktanın altını çiziyorlardı: “Zaman içinde, göç saikleri değişme gösterdi ve 1974’ten bu yana ailesel nedenler öne çıktı.” Gelinen ülkeler de değişti: göçmenler gittikçe, Sahraaltı Afrika ve Güneydoğu Asya gibi, daha uzak topraklardan gelmeye başladılar.
13 Aralık 2009 Pazar
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları-3
Bu kısıtlamaların etkisi altında, göç dalgaları daha istikrarlı olmaya başladı: 1982’de Fransa’da 4 milyon, 1990’da 4,1 milyon, 1999’da 4,3 milyon ve 2006’da 5 milyon yabancı vardı: Fransa nüfusunun %7,4ü ila %8ine denk gelen sayılar.
Şaşırtıcı derecede değişmez bir sayı: 1980lerin başından bu yana, sanılanın aksine, göçmenlerin oranı fazla değişime uğramamıştır. Rekor sayılabilecek doğal nüfus artış oranına eklendiğinde -27 Avrupa ülkesi içinde en yükseği- bahsedilen göç dalgalarının istikrarlı hale gelmesi, komşularına nazaran, Fransa’yı bir istisna haline getiriyor. Eurostat’a göre (Avrupa İstatistik Ofisi) göçlerin Fransa nüfus artışına katkısı %20 iken, aynı oran İrlanda’da %60, Danimarka’da %70, Belçika’da %75 ve …İspanya’da %86! “27 Avrupa ülkesi için, nüfus artışı öncelikli olarak göç kaynaklı; ama Fransa, Hollanda ve Büyük Britanya bu durumun istisnalarını oluşturuyor” saptamasında bulunuyor Giampaolo Lanzieri Eurostat’ın bir yayınında.
Şaşırtıcı derecede değişmez bir sayı: 1980lerin başından bu yana, sanılanın aksine, göçmenlerin oranı fazla değişime uğramamıştır. Rekor sayılabilecek doğal nüfus artış oranına eklendiğinde -27 Avrupa ülkesi içinde en yükseği- bahsedilen göç dalgalarının istikrarlı hale gelmesi, komşularına nazaran, Fransa’yı bir istisna haline getiriyor. Eurostat’a göre (Avrupa İstatistik Ofisi) göçlerin Fransa nüfus artışına katkısı %20 iken, aynı oran İrlanda’da %60, Danimarka’da %70, Belçika’da %75 ve …İspanya’da %86! “27 Avrupa ülkesi için, nüfus artışı öncelikli olarak göç kaynaklı; ama Fransa, Hollanda ve Büyük Britanya bu durumun istisnalarını oluşturuyor” saptamasında bulunuyor Giampaolo Lanzieri Eurostat’ın bir yayınında.
11 Aralık 2009 Cuma
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları-2

1891’de bile Fransa’da, Belçika, İtalya, Almanya, İspanya veya İsviçre’den gelen bir milyondan fazla yabancı vardı. "Histoire de familles, histoires familiales" (2005) adlı kitabın da yazarları olan nüfus bilimciler Borrel ve Simon “bu yabancılara iki savaş arasında kalan dönemde Polonyalılar, Ruslar ve Ermeniler katılacaktır” diye yazıyorlar. “1950 ve 1960’ların ekonomik yeniden yapılanma ve kalkınma dönemlerinde göçmen dalgasının yoğunlaştığını görebiliyoruz.”
1970’lerin başlarında, petrol krizi ufukta belirirken, savaş sonrası dönemin göçmen dalgalarını beslemiş olan iş gücü göçü sert bir biçimde kısıtlandı: ücretlilerin göçünün kaldırılması, gönüllü geri dönüşleri teşvik eden siyasetlerin güdülmesi (“Stoleru milyonu”), o dönemde daha belgesizler ('les sans-papiers') diye adlandırılmayanların kovulması.
ps.
Stoleru million:Lionel Stoleru dönemin Chirac hükümetinde çalışma bakanı. Fransa'daki (sayısı 3,4 milyona varan) yabancıların ülkelerine geri dönmeleri için bir milyonluk bir miktar ayırıyor.Ne var ki bu vesileyle ülkeden ayrılan ecnebi sayısı 100.000i aşmıyor.Yarısını İtalyan ve İspanyolların oluşturduğu 100.000 kişi.
9 Aralık 2009 Çarşamba
Fransa'da Milli Kimlik Tartışmaları
Milli kimlik üzerindeki tartışmalar sırasında pek çok insan Fransa’nın yaklaşık 150 senedir göç alan bir ülke olduğunu unutmuş gibi davranıyor. Komşuları 19. yüzyılda Amerika’ya milyonlarca göçmen yollarken, Fransa daha o zaman tüm Avrupa’dan gelen işçileri buyur ediyordu ki bu siyaset 20. yüzyıl boyunca da devam etti.
Fransa’nın suretini derinden dönüştüren bu karışım hali, Altıgen’i (Hexagone: biçiminden dolayı, Fransızların ülkeye verdikleri bir isim) dünyanın en çok kültürlü ülkelerinden birisi haline getirdi. Bu durumu, tarihçi Gerard Noiriel Fransa “Avrupa’nın Amerikası oldu” diye özetliyor.
Fransa’nın suretini derinden dönüştüren bu karışım hali, Altıgen’i (Hexagone: biçiminden dolayı, Fransızların ülkeye verdikleri bir isim) dünyanın en çok kültürlü ülkelerinden birisi haline getirdi. Bu durumu, tarihçi Gerard Noiriel Fransa “Avrupa’nın Amerikası oldu” diye özetliyor.
13 Nisan 2009 Pazartesi
Aptallar Tarafından Sevilmek Zor İş
28. İstanbul Film Festivali bünyesinde gösterilecek olan Aptallar Tarafından Sevilmek Zor İş/
İt's Hard to be Loved by Jerks/ orj: C’est Dur d’etre Aime par des Cons belgeselinin 11 Nisan 2009 Pazar günkü gösterimi güvenlik nedeniyle iptal edildi. 8 Nisan'daki ilk gösteriminde olduğu gibi film Beyoğlu Sineması'nda oynayacaktı. Gösterimin 10 Nisan günü İslami Gündem websitesi yayın yönetmeni Cihad Kayaduman'ın dikkatini çekmesi, ilk tepkilere ön ayak oldu (bu bilgi velfecr.com'da kendisine yöneltilen teşekkür sayesinde elde edildi). Sitede "özel haber" başlığıyla bahsi geçen filmin ertesi gün 16.00'da gösterileceği haberi ile birlikte, saat 13.00 da İstiklal Caddesi Ağa Camii'nin önünde başlaması planlanan protestonun çağrı metni yayınlandı. Beyoğlu Sineması görevlilerinin söylediğine göre kendilerine filmi göstermemeleri yönünde uyarılar içeren telefonlar da geldi. Telefonlara bakan görevli telefonlarda doğrudan bir tehtid unsurunun olmadığını söylerken, bilet iadesi bölümünde protestocuların sinemaya gireceği ve yağmalamalarda bulunacakları tehtidini aldıkları soranlara dikkat çekmemeye çalışarak ifade edildi. Her iki durumda da sinema yönetimi güvenliği sağlayamayacağı gerekçesiyle filmi gösterimden kaldırdı ve o seansa başka bir film koydu. Sinema görevlilerinin dediklerine göre değişikliğin görünür olması için sinemanın dışına da aceleyle iptalin duyuruları yerleştirildi.
Gösterimin iptali haberi duyurulduğunda İslami Gündem sitesi ve haberin yayınlandığı diğer siteler protestonun iptal edildiğini bildirdi. Protesto gerçekleşmedi ancak israhaber.com'da İSRA haber adına, velfecr.com'da İSRA Kültür Merkezi adına, ajans5.com ve islamigundem.com'da İslami Gündem adına bahsi geçen film ve onun gösterimi İslam dinine hakaret olarak işaret edildi, buna izin vermeyecekleri bildirildi ve sert bir dille kınandı. Gösterimin iptali de bir kazanım olarak dile getirildi.
2008 Eylül'ünde Fransa'da vizyona giren Daniel Leconte imzalı belgesel, Fransa'nın meşhur Charlie Hebdo adlı hiciv dergisinin Danimarka'daki malüm karikatür krizine yol açan karikatürlerinin altısıyla birlikte, kapağına kendi eklediği Muhammed karikatürünü de Şubat 2006 sayısında basmasıyla gelişen olayları konu alıyor. Kapağa eklenen karikatürde Muhammed başını ellerinin arasına almış "Aptallar tarafından sevilmek zor iş" diye söyleniyor. Bu karikatür ve tekrar yayınlanan Jyllands-Posten karikatürlerinden ikisi üzerine Fransız İslami Organizasyonlar Birliği, Dünya Müslümanlar Birliği ve Paris Büyük Camii tarafından "dininden dolayı bir grup insanı umumi olarak kötüleme" suçundan dava açılıyor. Şubat 2007'de ilk oturumunu yapan mahkeme Mart sonunda bahsi geçen suçlamanın geçersiz olduğuna hükmediyor. Film mahkeme sürecinde taraflarla yapılan mülakatlardan oluşan, ifade özgürlüğü ve dini duyguların rencide edilmesi arasındaki ince çizgiyi ele alan ve ilki lehine taraf olan bir film.
Filmi izle(ye)mediğimden daha ayrıntılı yazamıyorum ancak internetten okuduğum bir kaç yorumda Daniel Leconte'un temel savının Fransa'da yaşayan diğer dini, etnik azınlıklar ve çoğunluğun istese de istemesede maruz kaldığı sivri dilli Fransız hicvinden kimsenin sakınamayacağı yönünde. Yahudilerin, Hıristiyanların ve hatta Ataist ve Agnostiklerin Charlie Hebdo'nun alaycı karikatürlerinden azade olmadığını örneklemek için çeşitli karikatürler filmde yer alıyor. Avustralyalı haber portalı sbs.com.au'da konuyla ilgili yazan gazeteci Lynden Barber, Leconte ile yaptığı röportajda yönetmenin çatışan görüşlerin sürüklediği bir film yapmayı amaçladığını söylediğini ancak davacılar tarafında ulaşabildiği çok az kişi olduğundan şikayet ettiğini yazıyor. Leconte yine de olabildiğince karşıt tarafları temsil etmeye çalıştığını ancak bir gazeteci değil yönetmen olduğu için kişisel tavrını da yansıttığını söylüyor.
Aptallar Tarafından Sevilmek Zor İş'in, Charlie Hebdo'nun espiri anlayışını mı tekrar ettiğini yoksa taraf olurken daha mesafeli bir üslup mu takındığını ilk gösterimi yakalayabilen azınlık dışında Türkiye kamuoyunda pek bilen yok sanıyorum. Her iki durumda da Muhammed'in hiciv içeren karikatürlerinin yayınlanıyor olması İslami gruplardan şiddetli tepkiler çekmekte. Danimarka karikatür krizinden sonra , Suriye, Lübnan ve İran'da Danimarka konsolosluklarının yakılması, Müslüman nüfusu olan ülkelerde sayısız gösterinin yapılması ve karikatürlerin basımından bu yana 100 kişinin öldürülmüş, çok daha fazla kişinin ölüm tehtidi almış olması Türkiye'de de herhangi benzer bir vukuatın çıkma olasılığının büyük korku uyandırmasına neden oluyor.

Gösterimin iptali haberi duyurulduğunda İslami Gündem sitesi ve haberin yayınlandığı diğer siteler protestonun iptal edildiğini bildirdi. Protesto gerçekleşmedi ancak israhaber.com'da İSRA haber adına, velfecr.com'da İSRA Kültür Merkezi adına, ajans5.com ve islamigundem.com'da İslami Gündem adına bahsi geçen film ve onun gösterimi İslam dinine hakaret olarak işaret edildi, buna izin vermeyecekleri bildirildi ve sert bir dille kınandı. Gösterimin iptali de bir kazanım olarak dile getirildi.

Filmi izle(ye)mediğimden daha ayrıntılı yazamıyorum ancak internetten okuduğum bir kaç yorumda Daniel Leconte'un temel savının Fransa'da yaşayan diğer dini, etnik azınlıklar ve çoğunluğun istese de istemesede maruz kaldığı sivri dilli Fransız hicvinden kimsenin sakınamayacağı yönünde. Yahudilerin, Hıristiyanların ve hatta Ataist ve Agnostiklerin Charlie Hebdo'nun alaycı karikatürlerinden azade olmadığını örneklemek için çeşitli karikatürler filmde yer alıyor. Avustralyalı haber portalı sbs.com.au'da konuyla ilgili yazan gazeteci Lynden Barber, Leconte ile yaptığı röportajda yönetmenin çatışan görüşlerin sürüklediği bir film yapmayı amaçladığını söylediğini ancak davacılar tarafında ulaşabildiği çok az kişi olduğundan şikayet ettiğini yazıyor. Leconte yine de olabildiğince karşıt tarafları temsil etmeye çalıştığını ancak bir gazeteci değil yönetmen olduğu için kişisel tavrını da yansıttığını söylüyor.
Aptallar Tarafından Sevilmek Zor İş'in, Charlie Hebdo'nun espiri anlayışını mı tekrar ettiğini yoksa taraf olurken daha mesafeli bir üslup mu takındığını ilk gösterimi yakalayabilen azınlık dışında Türkiye kamuoyunda pek bilen yok sanıyorum. Her iki durumda da Muhammed'in hiciv içeren karikatürlerinin yayınlanıyor olması İslami gruplardan şiddetli tepkiler çekmekte. Danimarka karikatür krizinden sonra , Suriye, Lübnan ve İran'da Danimarka konsolosluklarının yakılması, Müslüman nüfusu olan ülkelerde sayısız gösterinin yapılması ve karikatürlerin basımından bu yana 100 kişinin öldürülmüş, çok daha fazla kişinin ölüm tehtidi almış olması Türkiye'de de herhangi benzer bir vukuatın çıkma olasılığının büyük korku uyandırmasına neden oluyor.
Bütün bu gelişmeler, bir konuda tepki duyanlar İslamcılar olduğu durumda sonunun şiddetle biteceği korkusunu doğuruyor. Bunun bütünüyle doğru olduğunu varsaymak yanlış olur. Ancak İslamcıların da bu var olan korkudan isteklerini gerçekleştirmek doğrultusunda yararlanmak yerine, daha sağduyulu olup bu şiddet olasılıklarından kendilerini ayırmaları beklenir. Muhammed'in temsilinin dini bir yasak olması dolayısıyla karikatürlerin tepkilere yol açmasında anlaşılmayacak bir şey yok. Ancak bu tepkilerin orantısızlaştığı ve şiddete evrildiği durumlar için, hoşgörüyü salık vermiş olmasıyla da bilinen İslam dini peygamberinin Charlie Hebdo'daki hayıflanması çok da yersiz görünmüyor.
Etiketler:
Charlie Hebdo,
Fransa,
Karikatür krizi,
Siyasi İslam,
Şiddet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)