27 Ekim 2013 Pazar

Türkiye'de Caz Belgeseli



Dün akşam Beşiktaş'taki Bahçeşehir Üniversitesi'nde bir belgesel izledim.

Türkiye'de Caz, aslında ekşi sözlük'te dolanırken karşıma çıkan bir entry sayesinde haberdar olduğum bir belgeseldi. Google hazretlerinde biraz araştırınca sadece belirli yer ve tarihlerde gösterim şansı bulan bir yapım olduğunu görüp mevcut ilk gösterim için yer ayırttım. Dün de gidip izleme fırsatı buldum. Bloga uzuuun aradan sonra yazdığım bu yazıda biraz bu belgesel ve ona dair izlenimlerimden bahsedeceğim.

7 Haziran 2013 Cuma

“Occupy Istanbul,” the “Turkish Spring,” or Something Else? Understanding the Protests in Turkey

ALPER YAGCI


Turkey was no democratic paradise before Erdogan’s JDP came to power. But the balance of power was such that no single actor (be it a party, civil association, or the military itself) was powerful enough to impose its will on the society, even if they wanted to. Now that the JDP is so powerful and without serious rivals, the country cannot afford anything other than becoming truly democratic so as to safeguard liberties against a tyranny of the majority, and that has not been happening. The result is greater polarization, which erupted in this week’s protests.

This is an abridged version of a longer essay I posted here in June 2013. I wanted to cut it down to a more manageable size so that it would actually be read. 

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Toplumsal olay polisliği, mekansal denetim ve İstanbul’da 1 Mayıs


İstanbul’da 1 Mayıs’ların bol dumanlı, tazyikli, biberli tarihine bir yenisi daha eklendi. Emek sömürüsünden, sendikal hak ihlallerinden belki de en çok bahsetmemiz gerektiği bir günde Taksim yasağı, sıkıyönetim uygulamalarını hatırlatan tedbirler ve bunlara direnen gruplara karşı polisin güç gösterisini konuşuyoruz. Diyarbakır’da, Adana’da, İzmir’de, Ankara’da, Mersin’de mitinglerde neler söylendi, bildirilerde neler okundu haberimiz bile yok. Birçoğumuzun haklı tepkisi sosyal medya duvarlarına misliyle yansımış durumda. Peki şapkayı önümüze koyup düşünmek gerekirse İstanbul’daki olağanüstü hali nasıl değerlendirmeli? Bunu kentte 2007 ve 2008’de yaşananlarla nasıl karşılaştırmalı? Ben bu yazıda öncelikle toplumsal olay polisliğinin günümüzde önemli bir unsuru olan mekansal denetimi ve bunun nasıl bir siyasi anlatı üzerine bina edildiğini tartışacağım. Akabinde, Taksim Meydanı gerginliği özelinde İstanbul’da yaşananları değerlendireceğim.

26 Nisan 2013 Cuma

Petrol, Sınıf Çatışması ve Uluslararası Siyaset: Hugo Chávez döneminde Latin Amerika ve Venezuela

Alper H. YAĞCI



Venezuela başkanı Hugo Rafael Chávez Frías 5 Mart 2013’te, 58 yaşında, kuşağının en çok tartışmaya yol açmış siyasetçisi olarak öldü. Bugün Chávez’in ismi birbirine taban tabana zıt iki hikayenin merkezinde yer alıyor: Birinci hikayeyegöre Chávezülkesinde büyük felaketlere yol açmış yolsuz bir diktatör—ne eksik ne fazla. Diğer hikayeye göreyse Chávez, ekonomik bir mucize yaratarak halkını refaha kavuşturmak adına mücadele vermiş bir devrim kahramanı. Bu sırada Venezuela halkı yeni bir başkan seçmek zorunda ve bu yalnızca Venezuela siyaseti için değil küresel dengeler açısından da önemli bir seçim olacak. Chávez’in mirasını değerlendirmek için anlatılan hikayelerde de haliyle seçim öncesi algıları etkileme çabası var.
 
Peki Chávez dönemini siyasal-iktisadi bir perspektiften inceleyip mevcut veriler ışığında değerlendirdiğimiz vakit nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz? Abartılı hikayelerin yarattığı kişi kültünden yayılan haleye gözlerimizi kısıp, yaşanan deneyimi tarihsel ve coğrafi bağlamına oturtarak incelememiz gerekiyor. Bu yazıda bunu yapmaya çalışacağım. Birinci kısımda Latin Amerika’da 2000’li yıllarda bir dizi sol lideri iktidara taşıyan yakın tarihe göz atıp Venezuela’nın bu dalga içindeki yeri konumlandırılacak. İkinci kısımda, Venezuela petrollerinin ülke siyasetinde oynadığı rol Chávez’in radikal ekonomi deneyini koşullayan temel bir yapısal faktör olarak ele alınacak. Ardından gelen kısımlarda Chávez’in belli başlı politikaları ve bunların bugün gözlemleyebildiğimiz ekonomik sonuçları ana hatlarıyla incelenecek.

Benim bu incelemeden çıkardığım ders şu: Chávez’le birlikte Venezuela petrolleri üzerinde devlet hakimiyetinin önemli bir muhalefete rağmen kavga dövüşle güçlendirilmesi, bu kaynağın daha geniş nüfus kesimlerinin ihtiyaçları için yönetilmesinin yolunu açtı. Nitekim uygulanan politikalar eşitsizliği ve yoksulluğu azalttı. Fakat ülkenin siyasal gelişiminde önemli sıkıntılara yol açmış olan "petro-devlet" tarz-ı siyasetinin bambaşka bir yordama yerini bıraktığını düşünmek bir yanılgı olur, çünkü Chávez’in uluslararası sermayeyi ve ABD’yi bu derece karşısına alabilmesini sağlayan da hükmettiği petrol kaynağı. Başta yüksek kamu harcamaları olmak üzere uygulanan bir dizi heterodoks politikayı ve uluslararası sahada aynı ölçüde otokratik bir çizgiyi bu tarz doğal kaynaklara sahip olmayan bir ülkede tekrarlamak çok daha zor olacaktır. Chavizm deneyiminden sol için dersler çıkarmaya çalışan gözlemcilerin, bu hareketi ortaya çıkaran ve ona sıradışı özerklikte bir eyleyicilik kazandıran tarihsel-coğafi koşulları iyi çözümlemesi elzem.
 

1 Şubat 2013 Cuma

Türk dizileri neden bu kadar uzun? Ekonomik ve diğer nedenler




Türk dizilerinin bölüm süreleri neden bu kadar uzun?

Kime göre, neye göre uzun diyeceksiniz. Türkiye’de de en azından ‘AB’ grubunun yoğun ilgisini çeken Amerikan dizileriyle bir karşılaştırma yapalım. Yılda yirmi küsür bölümle ekrana gelen Amerikan durum komedilerinin her bir bölümü (net, yani reklam hariç) 25 dakikanın altında. Aynı gösterim sıklığına sahip CSI, 24 gibi aksiyon/gerilim dramalarında süre net 45 dakika civarında. Daha büyük bir prodüksiyon gerektiren Sopranos ve Game of Thrones gibi dramalar yılda yaklaşık on defa izleyiciyle buluşsa da bölüm uzunlukları net 1 saati aşmıyor. Türk dizileri ise, yayın sezonu boyunca istisnasız her hafta seyirciyle buluşurken her bir bölüm mutlaka net bir saatin üzerinde, pek çok yapımda ise bir buçuk saati dahi aşıyor, böylece tek bir yapım reklamlarıyla özetleriyle birlikte tüm bir akşamı götürüyor. Yalnız Kuzey Güney, Ezel, Fatmagül’ün Suçu Ne? gibi dramalar değil, Yalan Dünya gibi bir komedi bile net bir buçuk saat. Zurnanın zırt dediği yer yenilerde İntikam dizisinin ilk bölümünün aynı kanalda bir gece boyunca art arda üç kere gösterilmesi oldu. Neden? Yapımcılar ve kanal yöneticileri bunu neden tercih ediyor, izleyiciler buna neden tahammül ediyor? İnsanın aklına iki temel neden geliyor.