Cuma akşamı çok özel bir kadınla tanıştım. Aslında onunla gözlerimiz daha önce, arkadaşlarla sürekli gittiğimiz bir kafede karşılaşmıştı. Fakat ışıltılı gözlerinin hikayesiyle ancak o akşam izlediğim, kendi hayatından yola çıkarak hazırladığı oyunla tanışabildim.
Esmeray bir transseksüel. Kars’ın bir köyünde doğmuş. Bir Kürt. Daha küçük bir erkek çocuğuyken köyde kadın elbiseleriyle dolaşan Arvat Metin fısıldamış kulağına özüne dönmesi gerektiğini. Fakat bu sözlerin ne anlama geldiğini biraz zaman geçince anlayacakmış.
Futboldan hazzetmezmiş. Dövüşten hiç. Kız çocuklarına anlatılan her ne varsa Esmeray’ın hayallerindeymiş: hamarat olmak, biçki dikiş bilmek, yakışıklı bir adama gelin gitmek ve gerdeğe girmek…
Devamını anlatmayayım, yazık olur yoksa onca emeğine. Gidin ve o size anlatsın.
Esmeray tek kişilik stand-up gösterisinde bir dünya kuruyor. O dünya acımasızlığı ve iki yüzlülüğüyle tamamen gerçek. İki saat boyunca eksilmeyen enerjisi ve parıldayan gözleriyle kendi hikayesini anlatıyor. Ne bir duygusal sömürü, ne de belden aşağı espriye ihtiyaç duyuyor. Erkek egemen toplumun tüm çelişkilerini bir bir sıralıyor. Öyle naif, öyle zeki bir kadın Esmeray. Hem Kürt, hem transseksüel, hem de feminist. Doğuştan politik bir kadın aslında. Feminist atölyeleri saymazsak aldığı bir eğitim de yok, ama benim diyen entelektüelden daha açık bir zihni var.
Esmeray, oyundan sonra gerçekleştirilen söyleşide çok değerli şeyler söylüyor.
Erkek egemen toplumda kadınlık durumunun kendisinin politik bir anlam taşıdığını, sırf bu yüzden tüm kadınların dayanışması gerektiğini vurguluyor.
Bir başörtülünün bir eşcinseli, bir eşcinselin bir çingeneyi anlaması gerektiğini belirtiyor.
Tüm bunları yürekten, taa içinden söylüyor Esmeray.
İşte bu yüzden ışıl ışıl Esmeray’ın gözleri.
O kara gözler hepimize bir davet…
Not: Esmeray Cadının Bohçası adlı gösterisiyle 2, 16 ve 30 Nisan’da Beyoğlu’nda Reng Ahenk Sanatevi’nde. Randevusuz gitmeyiniz.