Gündemimiz devamlı ve hızlı bir biçimde değişiyor. Şimdiki sıcak gündem gemi azıya alan PKK terörü ve memleketin farklı yelerinden gelen şehit haberleri. İyiden iyiye bir şiddet sarmalı halini alan silahlı çatışmalar. Benim kafamdaki sorular ise geçen ayın gündemine dair. Mavi Marmara baskınına dair cevabını bulamadığım bazı sorular ve yorumlar var kafamda.
1-Bu insani filonun gitmesine baştan gıcık olanların şöyle bir argümanları var: "efendim, böyle bir işe kalkışırken neden dışişlerinden izin-tavsiye-görüş almadınız?"
İlk başta makul görünüyor bu argüman. Ama bu filoyu düzenleyen kuruluş bir STK. İngilizce tabiriyle Non Governmental Organization. Yani devletten ve de hükumetten bağımsız, onunla ilgisi bulunmayan bir kuruluş, teoride. Şimdi bu gibi kuruluşların hükumetten tavdiye-izin-görüş alması neden beklenir? Hal öyle olursa nerede kalır bu kuruluşların özerk halleri.
2-Öte yandan da neticesine baktığımızda hükumetin olanı biteni bir devlet meselesi olarak gördüğü de çok açık. Dolayısıyla baskına uğrayanların resmi görevli olmaması ve geminin de resmen hükumete bağlı bir gemi olmaması Türkiye'nin şiddetli tepki vermesine engel olmadı. Gerçi resmi bir gemiye yapılacak benzer bir saldırının savaş nedeni sayılacağına dair iddialar ortaya atıldı.
Burada kafama takılan soru da şu: madem ki bu organizasyonu yapanlar ve o filoda yer alanlar bu işe tamamen kendi bilinçleri ve arzularıyla kalkıştılar, hükumetin-devletin bu denli tepki vermesi normal midir? Veya genel uluslararası teamüllerde bu gibi durumların yeri nerededir?
3-Filodakilerin en azından bazılarının gemiye binerken şehit olmaya hazır olduklarını yakınlarının ağzından dinledik. Nuray Mert'in bu noktada bence çok yerinde bir itirazı vardı. Bu durum şehit olmayı göze alanlar için değil ama almayanlar için ciddi tehlike arz ediyor. Acaba bu durum gemideki herkes tarafından bilinen bir durum muydu, yani gemide şehit olmak istemeyenler isteyenlerin varlığından haberdar mıydı? Değilse, ki değil gibi, şehit olmak isteyenlerin diğerlerine yükledikleri ciddi bir vebalden bahsetmek gerekiyor. Bunun mantıklı bir izahı nasıl verilebilir?
4-Olay günü ve ertesinde Avrupalılar haberleri nasıl veriyorlar diye internet sitelerine göz attım. Fransa'nın ciddi gazetelerinden Le Monde'un konuyla ilgili haberinde ülkenin giderek İslam dünyasına ve Doğu'ya kaydığından bahsle, "zaten liselerde Arapça dersi zorunlu hale getirildi" diye bir cümle kullanılmştı. Acaba imam-hatiplerden falan mı bahsediyor diye aynı paragrafı birkaç kere okudum ama normal liselere eklenen Arapça dersinden bahsediliyordu haberde. Galiz bir yalan.
Ne var ki yorumlu Fransız ve İtalyan sitelerine bakınca yorum yazarlarının bu eksen kaymasını zaten bir veri olarak alıp Mavi Marmara baskınını da bu minvaldeki bir olay olarak aktardıklarını gördüm.
5-Olay sornasındaki yorumlarda Filistin meselesinin Türkiye'de "dinci" kesimin içselleştirdiği bir mesele olduğunu altı çizildi ve gösterilerdeki dini ton ve kullanılan motifler eleştiri konusu oldu.
Bu noktada anlamadığım şey de şu: bu meseleyi sahiplenen başka kim var ki sahiplenen bu kesime karşı bu tarz bir tavır takınılabiliyor? Radikal'den Ceyda Karan da twitter'da aynı şekilde bir eleştiri getirmişti bu eleştirilere.
6-Bununla birlikte, Türkiye'de İsrail ile Yahudiliğin aynı kefeye konulduğu ve baskını protesto edenlerin büyük kesiminde antisemitizmin yaygın bir hastalık olduğu bir gerçek. Ne kadar başbakan ve bakanlar "Yahudi vatandaşlarımız bizim için çok değerli" minvalinde açıklamalar yapsa da protestocular nezdinde bunun ne derece geçerli olduğu tam bir muamma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder