Kahvaltı masasındaydık. Bizimkiler ve bizim damadın yeni yeni karıştığımız ailesiyle. Güzel bir yaz günü, sofrada bir kuş sütü eksik. Tadımızı kaçırmak üzere açıktı sanki haberler. Spiker onu tanıttıktan sonra cümlesini tamamladı: “Londra’daki evinde ölü bulundu”. Koca bir ah çekmişim o şokla. Saniyesinde gözlerim doldu, büzüştü dudaklarım. Ele güne karşı ayıp değil mi şimdi, tutmaya çalıştım kendimi. Olmayınca salıverdim hepsini. Babam ve erkek kardeşim ayıplar gibi: “Yok artık kızııım”, “Abla abartma yaaa”... Kayınbaba da şaşırdı, müstehzi gülümsedi halime. Yenik, attım kendimi dışarı.
Ne olmuştu? Hikayesinin tamamını bilmiyordum. Emin değilim gerek de yoktu aslında bilmeye. Şarkıları yetiyordu. Sesi muazzamdı, evet, herkes bunda hemfikir. Ama bu kadın... Başka bir şey vardı bu kadında. Dikkat ettiniz mi hiç videolarında bakışlarına, vücut diline? Aşkın tüm hallerini yaşamış herkesin içine işleyen sözleri akıtırken o eşsiz ağzından ne esirgiyordu duygularını ne de etkileyici olmak için çaba sarfediyordu. Sanki daha önce bir bir yaşadığı tüm o şeyleri her seferinde tekrar yaşıyordu ve orada değildi. Aşık olduğu adamın kendisini izlediği performanslarında seyirciler arasında gözleri onu buluyor ve bir ‘I love you’ çakıyordu sessizce. Pazarlamıyordu ama. Aslında Back to Black albümü çıktığında uzatmalı ilişkisi ve alkol-uyuşturucu bağımlılığı -sadece şarkı sözlerinden kaynaklanmasa gerek- herkese duyurulmuştu. İşte orada hem yetenekli hem ‘yaşamış’ bir kadın duruyordu.
Dayanamıyordu, dayanamamıştı acılarına. İçiyordu ve atıyordu durmaksızın. Ölümünün diğer 27‘likler gibi olacağını biliyordu. Ve gitti işte öylece.
Bu kadının ölümü bana çok dokundu. Kimi “kendini mahvetti” dedi, kimi “yazık oldu”. Ama bu kadın bana çok dokundu. Gözleri çıkmadı aklımdan. İsyan ve öfkeyle ve küfrederken daha da büyüyen ağzı. Göğsüne, kalbinin tam üstüne “Blake’in” yazdırmıştı. Olağanüstü çekici bu kadın simsiyah saçlarıyla gitti işte öylece. 27 yaşındaydı. Bu kadının gidişi bana çok dokundu. Ne alkolle ne uyuşturucuyla yakınlığım olmadı hayatta. Buna rağmen bir şekilde hissediyordum. Acizlik veya zaaf değildi onunki. Beceremiyordu işte hayatı.
Çok dokundu bana kadın. Çıkmıyor içimden. Bu yüzden ben de yazmalıydım.
Kendi olmaya çalıştıkça hayatı beceremeyenlere selam olsun.
1 yorum:
Onun ölümünden gizli bir zevk alanlar oldu, hem de değerli insanlar. "Yetenek yetmez, zeka da lazım" dediler. Gücendim.
Yorum Gönder