İstanbul’da 1 Mayıs’ların bol dumanlı, tazyikli, biberli tarihine bir
yenisi daha eklendi. Emek sömürüsünden, sendikal hak ihlallerinden belki de en
çok bahsetmemiz gerektiği bir günde Taksim yasağı, sıkıyönetim uygulamalarını
hatırlatan tedbirler ve bunlara direnen gruplara karşı polisin güç gösterisini
konuşuyoruz. Diyarbakır’da, Adana’da, İzmir’de, Ankara’da, Mersin’de
mitinglerde neler söylendi, bildirilerde neler okundu haberimiz bile yok.
Birçoğumuzun haklı tepkisi sosyal medya duvarlarına misliyle yansımış durumda.
Peki şapkayı önümüze koyup düşünmek gerekirse İstanbul’daki olağanüstü hali
nasıl değerlendirmeli? Bunu kentte 2007 ve 2008’de yaşananlarla nasıl
karşılaştırmalı? Ben bu yazıda öncelikle toplumsal olay polisliğinin günümüzde
önemli bir unsuru olan mekansal denetimi ve bunun nasıl bir siyasi anlatı
üzerine bina edildiğini tartışacağım. Akabinde, Taksim Meydanı gerginliği özelinde
İstanbul’da yaşananları değerlendireceğim.