15 Haziran 2015 Pazartesi

Üçüncü Köprü İstanbul'u Nereye Götürür?





Alper H. Yağcı

Üçüncü köprünün İstanbul için yarattığı risk köprü inşaatı sırasında tahrip edilen orman varlığıyla ilgili değil. Köprünün yarattığı asıl risk, etrafında yer alan orman alanının on senelik bir dilim içinde imara (önce planları ve mevzuatı delmek sonradan da mevzuatı fiilayata uydurmak suretiyle) açılarak tamamen yok edilmesi. Kaygımız şu ki köprünün altında yatan temel niyet tam da bu olabilir... Köprü yapılıyor, yapılacak. Fakat bu projenin İstanbul’un geleceğini yanlış bir doğrultuda şekillendirmesinin önüne geçmek için  (yani İstanbul’u köprüye değil köprüyü İstanbul’a uydurmak için) belki hala zaman ve imkan var. Üçüncü köprünün varlığı, kuzey ormanlarının imara açılmasının bahanesine dönüşmemeli.


Not: Bu, İstanbul Boğazı’na yapılacak 3. köprü üzerine, birkaç yıl önce, henüz inşaat başlamadan önce yazmış olduğum, o zaman için herhangi bir yer yayımlanmamış olan bir yazı... Köprünün bağlantı yollarına dair projelerin mahkemelerce iptal edildiği şu günlerde, yazı tekrar önemli göründü bana, o yüzden gün ışığına çıkarayım dedim. 

3. köprünün İstanbul için yarattığı risk köprü inşaatı sırasında tahrip edilen orman varlığıyla ilgili değil. Köprünün yarattığı asıl risk, etrafında yer alan orman alanının on senelik bir dilim içinde imara (önce planları ve mevzuatı delmek sonradan da mevzuatı fiilayata uydurmak suretiyle) açılarak tamamen yok edilmesi. Korkumuz şu ki köprünün altında yatan temel niyet tam da bu olabilir.

3. köprünün yapımı için gerekçe gösterilen transit geçişlerin köprü trafigindeki payi %2-3 civarinda. Köprü trafiği sorununun kaynağındaki trafik, Istanbul'da ikamet eden özel araç sahiplerinin yarattigi trafik. Yeni bir köprü bu trafik sorununu çözebilir mi? TMMOB’un raporundaki değerlendirmeye göre köprüler iki kıta arasında taşınan yolcu sayısından ziyade, taşınan araç sayısında artış sağlıyor. Özel araç kullanımını ve köprü aksinde yer alan bölgelerde yerleşimi özendiriyor. Boğaz geçişlerinde toplu ulaşımın önemini azaltan bir etki yaratıyor.

Yapılmış olan ilk iki köprüyü zamanın şartlarına göre, üçüncü köprüyü de kendi zamanının şartlarına göre değerlendirelim. Önceki köprüler, az gelişmiş bir ülkenin ekonomik kalbi konumundaki bir şehirde otomobil kullanımının özendirilerek tüketimin artırılması, yeni iş sahalarının yaratılması vb, sayesinde ekonomik dinamizm ve gelir artışı amaçlarına hizmet etmiş olabilir. Bu dönüşümlerin getireceği ekolojik tahribat ve trafik sorunlarının o zaman için İstanbul’un kaldırabileceği bedeller olduğu düşünülebilir.

Peki bugün gelinen noktada, aynı zamanda bir turizm varlığı olan İstanbul daha fazla nüfus artışını ve doğal kaynaklar üzerinde daha fazla baskıyı kaldırabilir mi? Şehircilik uzmanları bu soruya “hayır” yanıtını veriyor. Doğu-batı ekseninde genişlemesi gerekliliğinde herkesin hemfikir olduğu şehir, eğer yerleşimin ve iş merkezlerinin 3. köprüye yaklaşmasına izin verilirse, kuzeye genişlemiş ve yeni bir nüfus artış dinamiğine daha kavuşmuş olacak. Bu sırada şehrin nefes alması için hayati önemdeki orman ve su kaynakları geri döndürülmez biçimde kaybedilecek. Ayrıca, bu kadar kuzeye yapılmış bir köprünün sorunları gidermedigi görüldükten sonra belki de Tarabya'ya, Arnavutköy’e dördüncü, beşinci köprülerin yapılması gündeme gelecek. Bana öyle geliyor ki 3. köprü İstanbul trafiğini belki bir 10 yıl rahatlatır. Ardından, köprü bölgesinde oluşacak yeni imar bölgelerinin yarattığı trafik bu etkiyi ortadan kaldırabilir. Yani 3. köprünün yaratılmasına katkıda bulunacağı sonuç şu olabilir: daha büyük, daha geniş bir İstanbul, bugünküne benzer bir trafik çilesi, daha kirli hava, daha pahalı içme suyu, daha az orman. Herhangi bir dünya metropolüne daha çok benzeyen, daha gri bir manzara. Daha az İstanbul.

Tüm bunları dinledikten sonra, hala "hocam iyi güzel de, köprü yapmayıp, inşaat yapmayıp ne yapacağız" diyenler olacaktır. Başta Istanbul'da %10 civarında olan raylı ulaşım oranının (ki Tokyo'da mesela %96) ve vapurla yolcu taşımacılığının artırıllmasina yönelik projeler—inşaatı sürmekte olan Marmaray bu projelerden biri—üzere buna bir dizi yanit verilebilecekken, sunu söylemekle yetinelim: Kan kaybeden hastanın su içmemesi gerekir. Ne kadar çekici gelse de içmemesi gerekir. Çünkü su içmesi ona zarar verecektir. Eger başka hiçbir sey yapılamıyorsa dahi, yapılmaması gereken sey yapılmamalı, "önce zarar vermeyeceksin" ilkesi uyarınca. Kaldi ki, yapılması gereken işlerin bazıları da, yine aynı iktidar tarafından zaten yapılmakta. Peki 3. köprüdeki ısrar neden?

Israrın nedeni bence şu: 3.  köprü trafik sorunlarını çözmek için yapılmayacak. Istanbul'da yeni bir imar sahası, yani yeni bir inşaat yatırım alanı yaratmak için yapılacak. Bu tarz yatırımlarla, aşağı yönlü baskı altına girmiş bulunan ekonomik büyüme oranını ayakta tutmak amaçlanıyor. “Biz Müslümanız, mucit çıkaramayız, ara eleman ülkesiyiz” gafının TOKİ başkanının ağzından çıkması ne kadar da manidar! Ekonomik büyüme için arazi özelleştirmelerine, inşaat yatırımlarına bel bağlamış, özel sermayenin imalattan inşaat ve hizmet sektörlerine göç ettiği, tasarruf oranlarının ve Ar-Ge yatırımlarının zafiyet içinde, ihracat malları içinde yüksek teknoloji ürününlerinin azalma trendi içinde olduğu bir ekonomi ile 3. köprü gibi projeler pek mütenasip.

Günü kurtarmak, aynısından biraz daha istemek, böyle gelmiş, böyle gider demek, ne yapalım bizim ülkemiz de böyle demek, ve yirmi yıl sonra bizim ekonomimiz neden bir Güney Kore gibi olamıyor diye tartışmaya devam etmek, İstanbul yaşanmaz hale geldi diye şikayet etmek bir seçenek. Bunun ötesine geçmek için çaba sarf etmek de başka bir seçenek.





Hiç yorum yok: