Hayal ürünü bir hikayedir.
Sultan Karahan
çok uzun zaman önce tam da burada hüküm sürerdi. Bir devrin tarihçileri, artık
şüphe yok ki siyasi maksatlarla, kendisini bir paranoyak, saltanatını ise bir zulüm ve istibdat dönemi olarak tasvir ettiler.
Bu tasvirin yanıltıcı, en azından eksik olduğuna kaniyiz. Dönemin tüm yönleriyle anlaşılmasını sağlayacak daha
gerçekçi bir tasvirin iki temel veriden yola çıkması gerekiyor: Birincisi,
Sultan Karahan devletün türlü beynelmilel sıkıntıyla boğuştuğu bir dönemde
tahttadır. İkincisi, Sultan Karahan, bozguncuların farkındadır.
Sultan Karahan (temsili)
Kendisini devirip
zinanın, ribanın ve türlü fenalığın ayyuka çıkacağı bir devri başlatmalarından
korktuğu bozguncuların önünü almak için muhaberat teşkilatını seferber eder
Sultan Karahan. Çarşıda, pazarda, kahvehanelerde neler konuşulduğunu ona
bildirmek üzere hafiyelerin gönderdiği jurnalleri muhafaza edebilmek için
görülmedik büyüklükte bir saray inşa etmek gerekir. İş bu kadarla kalmaz.
Karahan, hafiyelerinin ona ihtiyaç duyduğu her bilgiyi getiremeyeceğini
anlamıştır. Çünkü kişinin gönlünde, zihninde, hatta zihninin gerisinde nasıl
bir bozgun yattığını bilebilmek için dilin söylediğini dinlemek yetmez. Şehrin
hafiyelerle dolu sokaklarından el ayak çekilip herkes kovuğuna girdiğinde,
karanlık yastıklara gömülen kafalar neyle meşguldür? Bunu anlamak için Karahan,
şehrin dört bir yanına yerden yarım adam boyunda yükselen borular yerleştirir,
boruların ağzında iktidarının simgesi olan demir arslanlar kükremektedir. Rüya
gören kimseler rüyalarını ufak kağıtlara yazıp kimseye göstermeden bu
borulardan içeri atacaktır. Kağıtlar haftada bir toplanacak, rüyalar sultana
yandaş yorumcularca yorumlanacak, ve yorumlar her Cuma mabet kapılarına
asılacaktır. Okuması yazması olan gelip okuyacak; kendi rüyasını da diğerlerinin arasında
bulabilirse böylece yordurmuş, merakını gidermiş olacaktır.
Karahanın bu
reformu pek tutulur. Türlü sebepten görüşemeyen, uzak düşmüş sevdalılar şifreli
haberler gönderirler birbirlerine ilam-ı rüya marifetiyle. Kıskanç esnaf
arasında, dedikoducu komşular arasında bir tür ayak kaydırmaca, adam karalamaca
aracı olarak kullanan da çoktur tabi; böylece nicelerinin pisliği mecazen
ortaya dökülmüştür güya görülen rüyalar vasıtasıyla. Karahan içinse ahalinin siyaseten
tehlikeli arzularını öğrenmenin etkili bir yolu olmuştur rüya yorumları. Rüyalardan
edinilen istihbarat sayesinde iktidarını koruduğunu düşünür Karahan. (Bu
noktada belirtmeliyiz ki şimdinin meşhur “İktidar arslanın ağzında” sözü, bizzat
Sultan Karahan’a ait olduğu tespit edilemese de, demir arslanlı borulardan
mülhem olup onun devirden kalmadır). O yıllarda halen dünyanın en büyük üç
donanmasından biri sayılan donanmamızı uzunca bir süre atıl hale getiren kararı
da, anlaşıldığı kadarıyla, böyle bir rüyanın yorumuna mütevellit almıştır
Karahan. Rüya bu ya, Sultan donanmasının başında denize açılıp zaferler
kazanırmış, istibdad ve zulmü sona erdirirmiş ve devletün şanlı günlerini geri
getirirmiş. Bu rüyayı yazıp arsanlı boruya atanın aslında ahaliyi Karahan
iktidarının uğruna inandırmaya çalışan bir hafiye olduğu da iddia edilmiştir,
fakat vakıa şu ki Sultan Karahan bu rüyayı duyunca epeyce işkillenir, zulme
karşı savaşan Sultan ile kendisinin değil de yerini alacak bir bozguncunun kast
edildiğini düşünür ve merkezinde donanmanın bulunduğu bir kumpasın varlığına
kanaat getirir. Akabinde yalnızca donanma komutanını hapse attırmakla kalmayıp
ecdadının kahramanlıklarını gölgede bırakacak bir yaratıcılık göstererek ve de gemileri
kızaklar üzerinde karadan yürütmek suretiyle koskoca donanmayı denize üç gün
mesafedeki Horzum yaylasına çektirir.
Zaman geçer, tüm
tedbirlere rağmen Karahan tahtında bir türlü rahat edemez. Etrafında binlerce
koruması olmadan şuradan şuraya adımını atamamaktadır. Çünkü alınan istihbarat,
bozgunun iyice dallanıp budaklandığına, bozguncuların sayıca artıp iyice cüret
kazanmaya başladığına işaret etmektedir. Bunun üzerine, Sultan Karahan radikal
bir karar alır. Gizlice en yakınındakilerden mürekkep birkaç kişilik maiyeti
ile birlikte sarayın bodrum katındaki dairelere taşınır. Yerine ise bir fedai,
bir sahte Karahan geçirir, tahtta oturup Cuma selamlıklarında halka görünsün
diye. Böylece, eğer olur da bozguncular Sultan’ı devirmeyi başarırsa gerçek
Karahan sarayı Hazer adalarına bağlayan dehlizler sayesinde kendini kurtarabilecek
ve gücünü topladıktan sonra tahtını geri almak üzere bir mücadele
başlatabilecektir. Şimdilik Karahan, verdiği talimatlarla fedaisini
yönlendirmekte, böylece devleti yönetmeye devam etmektedir elbette. Halen ara
sıra duyduğumuz “devlet içinde devlet”, “derin devlet” ifadelerini durumdan
haberdar olan az sayıdaki saray görevlisi hizmet ettikleri iki efendiyi kast
ederek kullanmıştır ilk defa. Zamanla saray içinde Karahan isminin tahtta
oturan sultana mahsus hale geldiği, bodrum katından söz etmek içinse Akhan
denmeye başladığı anlaşılıyor. Bu dönemle ilgili tarihçilerin üzerinde fikir
birliği sağlayamadığı pek çok husus bulunmaktadır. Karahan ne zamandan itibaren
saray içindeki güç dengelerini kendi lehine çevirerek bodrum katından özerk
hareket etmeye başlamıştır? Bodrumun kontrolü yitirmesi gerçekten Akhan’ın
delirmesinden ötürü mü olmuştur, yoksa delirme vakası Karahan takımının iftirasıdır
da bu iftira yüzünden gücünü yitiren Akhan’ın aklı bulanmaya ondan sonra mı
başlamıştır? Karahan ve Akhan’ın arasındaki gizemli ilişkiye dair kesin olmayan
pek çok şey var. Kesin olan şu ki, birkaç yıl içinde, Sultan Karahan’ın tahtta
hak iddia etmesinden çekindiği kardeşi Akhan’a sarayın bodrum katında hapis
hayatı yaşattığı söylentisi ülkenin her yerine yayılmıştır. Söylenti iktidar
karşıtlarına ilham vererek bozguncuların gücüne güç katar. Karahan devrildikten
sonra yerine yenilikçi fikirlere çok daha yakın duracağı bilinen Akhan geçirilecek
ve onun saltanatı altında yeni bir hükümet kurulabilecektir.
Bu söylentilerin
Akhan’a ulaşıp ulaşmadığını da bilemiyoruz. Bildiğimiz, bir gece gizlice saraya
girip bodrum katına ulaşan bir bozguncu grubunun Akhan’ı zindandan farksız bir
odada, yanı başında bırakılan iki cariyeye korkuyla sarılmış halde akıbetini
bekleyen hayli çökmüş bir adam olarak buldukları. Fakat bu durum bozguncuları
yıldırmaz. Buldukları adamı dehlizlerden geçirerek sarayın denize nazır
duvarlarının ötesine çıkarırlar ve donanmayı kızağa çektiği için Karahan’a
içerlemiş olan eski bir donanma komutanının yardımıyla kayığa bindirip
götürürler. Müteakip birkaç ay boyunca yenilikçilerin koruması altında muhafaza
edilen Akhan ülkenin uzak yerlerinde halktan büyük alaka ve iltifat görür. Öyle
ki sonunda yeterli desteği toplayıp balıkçı teknelerinden mürekkep bir
donanmanın başında başkente yelken açar ve Karahan’ı devirir. Karahan
saltanatının bir zulüm ve istibdat devri olarak hafızalarda yer etmesi, iktidarını pekiştirmek için devr-i sabıkı karalayan Akhan hükümetlerinin propoganda başarısıdır.
Sultan Akhan (temsili)
Alper H. Yağcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder