Mizahtan devam edelim.
Geçen ay şimdi tam olarak nedenini hatırlayamadığım bir biçimde Friends dizisine sardım. Resmen sardım. Gecenin bir körü 2. sezonun 5. bölümünden falan izlemeye başladım youtube’den. Her gün en az üç bölüm izliyorum ki arada 12 bölüme kadar da çıktığım oldu. Öncesinde diziyi hiç izlememiş değildim, en azından karakterleri üç aşağı beş yukarı biliyordum ama uzun uzadıya izlediğim iki bölümü yoktu. Digitürksüz bir hane oluşumuzdan bu diziyi sadece 2000 yazında atv’de verdikleri sırada izleyebilmiştim –ki uzun ömürlü olmamıştı dizinin atv serüveni.
İzlememin nedeni elbette dizinin çok komik olması ve kendisini seyrettiriyor olması –yoksa zorum ne her gün oturayım da izleyeyim youtube’den. Sezonlar ilerledikçe dizinin aslında belli bazı şablonlar üzerinden ilerleyen bir mizah yaptığının farkına varıyorsunuz. Yani otursak bir iki sezonu izlesek bu şablona tamamen erişebiliriz. Nitekim ilerleyen bölümlerde neyin ne zaman olacağını, Joey’in neye nasıl salakça bir tepki vereceğini, Ross’un suratının nasıl şekilden şekle gireceğini artık tahmin edebiliyorsunuz. Bununla birlikte diziye aşina olmanız diziyi izlemekten alıkoymuyor sizi. Üstelik gülmekten de alıkoymuyor, en azından ben ve Aytuğ söz konusu olduğunda.
İzlediğim yabancı dizilerin hepsi cnbc-e’de yayınlananlar, yukarıda da zikrettiğim gibi DTsiz bir haneyiz comedy max tarzı kanallardan yoksunuz yani. Bu Amerikan sit-comlarını izleyenler zaten bilirler aslında bu tür dizilerin hepsinde bir noktadan sonra karakterlere, durumlara, tepkilere aşina oluyoruz. Tahmin edebilir hale geliyoruz önceden olabilecek olanı –çoğu zaman da doğru çıkıyor tahminlerimiz. Buna rağmen bu öngörü kabiliyeti bizi gülmekten alıkoymuyor. Yine aynı hareketlere falan gülmeye devam ediyoruz.
Ben bunu saçma buluyorum açıkçası. Neticede mizah denen şeyin öngörülemeyenden kaynaklanması gerektiğine kani bir insan olarak eğer adamın düşeceğini biliyorsam, adam da düşerse bu bence komik değildir. Ama gelin görün ki bu ecnebi sit-comlarda bu benim önermem çöküyor, hem de önermenin bizatihi sahibi tarafından çökertiliyor:)
Var mı bu sorunsalıma bir akıl fikir vermek isteyen?
4 yorum:
onurcum,
ne hikmettir bilinmez (ama muhtemelen tez yazmaktan ileri gelen bir hal) ben de geçtiğimiz iki hafta boyunca sürekli friends izledim evde. bir de youtube'ün playlist fasilitesi beni benden aldı, 10 sezonu iki hafta içinde bitirdim.
dediğin gibi karakterlere yabancı değildim hatta çok iyi hatırladığım bölümler de oldu. fakat halen joey'in salaklıklarına, ya da chandler'ın soğuk esprilerine gülebilmekteydim. ta ki 9. sezona kadar. nedense 9. sezona bir sevimsizlik, bir komiksizlik hali hakim. bu durum 10. sezonda da devam ediyor. sonra biraz araştırdım ve şunu gördüm.
8. sezonun sonundan itibaren diziyi bitirme kararı alınıyor ama fanlardan gelen talepler dolayısıyla önce +1 sonra +1 daha çekiliyor. bu esnada oyuncuların aldıkları ücretler astronomik düzeylere çıkıyor ve anladığım kadarıyla sırf para ve şan şöhret adına iki sezon daha katlanıyor ahali diziye. zaten iyice de yaşlanmış durumda oldukları için karakterlere de bir olgunluk çöküyor, çoluk çocuk sahibi olmalar, womanizer'lıktan aşk çocuğuna geçiş yapmalar falan. fakat ilk sezonlarda kendileri de karakterleri kadar zıpır olan oyuncuların çekimler sırasında ne kadar eğlendikleri belliydi. sanıyorum olay bununla ilgili, arkasından ne geleceğini bilse bile insan keyifle yapılmış bir işi tüketirken üreticinin zevkini paylaşıyor. o işi yapanlar işten zevk almayı bıraktıkları anda tüketici de sıkılmaya başlıyor. bu sadece friends için de geçerli değil. bir yazarın ilk çıkardığı kitabını 15. defa aynı keyifle okuyabilen ben meşhur olduktan sonra yazdıklarından o keyfi alamıyorum mesela. artık amatör ruh mu dersin ne dersin bilmiyorum ama o "şey" kaybolmayınca sıradanlık bile eğlenceli olabiliyor.
tezi vermiş birisi olarak bile hala geceleri 4er bölümle, bu sefer ilk sezondan başlamak üzere, friends'i izlemekteyim şu sıralar. hala güldürüyor, hatta geçen sene çoğu zaman sinir bozucu olduğunu düşündüğüm joey'nin sahneleri bile komik gelmeye başladı.
bir kere daha emeği geçenlere selam ediyorum.
Ben bu yaziyi atlamisim.
Friends'e laf edeni Allah tas yapar. Friends, Amerikan sit-com'unun en iyi orneklerinden biridir, bence bunun da iki nedeni vardir: Birincisi, Friends, toplumsal olarak karsiligi olan bir meseleyi ele alir. Bu mesele, twenty-something'lerin kaybolmusluk halidir. O yaslara kadar, hep dogru adimlari atiyorum hissiyle buyuyen, turlu performans kaygilariyla ergenliklerini erteleyen cocuklar, yetiskinlikle (gercek kararlar verme zorunluluguyla) ilk defa karsilasir ve bu durum turlu maceralara yol acar. Friends'in 10 sezon surmesini saglayan sey, bu durumun yarattigi konu bollugudur. Rachel evlilikten son anda kacar, Joey basarisiz oldugu bir isi yapmaktadir, Chandler sevmedigi bir isi yapmaktadir, Phoebe mesleksizdir. Dizideki en az dysfunctional aileye sahip oldugu soylenebilecek Ross ile Monica ise sirasiyla ailelerinden cok onay gormus olmakla ve cok az onay gormus olmakla mucadele etmektedir. Tum bunlar olup biterken, 6 karakterimizin hayatinda aileler yoktur, cunku aileler dagilmistir ve/veya onlara yetmez. Tum bunlar olup biterken onlarin ailesi bu 6 kisi olur. Kisacasi Friends mid-twenties crisis'le mucadele ederken arkadaslara sarilmanin dizisidir. Ikincisi, Friends'te karakterler arasi iliskiler oyle iyi duzenlenmistir ki (Rachel ile Joey arasindaki ask haric) birbirlerine duyduklari ihtiyac da bitmez birbirleri arasindaki gerilimler de. Tum bunlar, Friends'i televizyon tarihinin en ozel sit-com'larindan biri yapar.
Bugunku Radikal'de, Turkiye televizyonlarinda komedi unsurunun hep aile olmasiyla ilgili bir yazi yayimlandi. Dogrudur, cunku bizde toplumsal duzen hep aile uzerinden akar, dolayisiyla da komediyi ortaya cikaracak gerilimlerin kaynagi ailedir. Ama sanki yavas yavas buralarda da, dysfunctional ailelerden kacip kendilerine alternatif aileler kuranlarin sayisinin arttigindan bunlarin da gerilimler yaratacak kadar baskinlastigindan dem vurmak mumkun. Yakindir bence Turkiye'de Friends uyarlamasi yani (sevinsem mi uzulsem mi?)
Almanya'da ruyasinda Friends karakterleriyle arkadas oldugunu gormus biri olarak (Bielefeld'deydim ve gunde 8 bolum izliyordum), diziyi fazlaca sahiplenmis ve korumus olabilirim. Ama bence bunlar vardir dizinin basarisinin arkasinda asil olarak.
9. sezonun kotu oldugu elestirisine katilamiyoruz. 9. sezon en iyi Friends sezonlarindan biridir, En Iyi Komedi dalinda Emmy almis tek Friends sezonudur. Karakterlerin (Joey ve Phoebe'nin bile!) buyumeye basladigini goruruz 9. sezonda, degerlidir. Jennifer Aniston, yildizlasir bu sezonda, cok olgun bir komedi oyuncusu haline gelmistir artik. Bir de Sukran Gunu bolumunde tum karakterler ve konuk oyuncu Christine Applegate dokturur.
Son olarak, "en sevdiginiz Friends karakteri kim?" geyigiyle bitirmek isterim. Yanit veriyorum: 1. Phoebe, 2. Chandler. Ve evet, Phoebe'yi Esra'ya benzetiyorum.
insan ucundan kenarından sosyal bilimci olup da hele biraz da medya-toplum-görsellik alakasına kafayı taktıysa ne izlerse izlesin görürse görsün kafanın arkasında hep daha derin şeyleri arıyor.bu da bizim defomuz herhalde, en azından bazı hallerde benim defom halini alıyor.zevk alamadan analiz etmek, arkasında ne olup bittiğini anlamaya çalışmakla geçiyor izleme zamanı kimi zaman.
aynı aytuğ'un şu anda yaptığı gibi -ama farklı bir minvalde- ben de gecen sene bu dizi neden bu denli komik oluyor, mizahının kaynağı ne acaba üzerine kafa yoruyordum. ki bu sorular da bloga yazı olarak dönmüştü zaten.
bu seneki izlemelerim ise aytuğ'un getirdiği sosyal açıklamalarla paralel. o nedenle yazdıkları benim de aklımdan geçen noktalar, neden-sonuç ilişkileri. iyi yazılmış senaryolar, diyaloglar, oyunculuklar, sağlam bir matematik...
ama herşeyden önemlisi insanın kendisinden birşeyler bulması sanırım. bahsedilen o "üniversite sonrası hayat krizleri" ni yaşıyor olmakla alakalı birşeyler var diziyi bu denli sevmemizde herhalde. yoksa türk ailesinin izleyip de zevk alacağı bir komedya değil bence friends komedyası: çok daha şehirli, daha monden, daha global.
aytuğ gene bir açık kapı bırakmış "en iyilerinden" diye. bence açık ara dünya ölçeğinde "en başarılı sit-com." seinfeld itirazı gelebilir belki ama ikisinin tarzları çok farklı bence. kıyaslanamazmış gibime geliyor.
bizde olur mu acaba bu tarz komediler sorusuna ümitvar bir cevap verilemez gibime geliyor. bırakın bu tarz bir komedyayı bizde herhangi bir biçimde komedya yapılabiliyor mu, yapılıyor mu? burhan bey'in avrupa yakası'ndan sonra o denli kahkaha attıran bir iş çıkmadı türk ekranlarında. bizdeki komedyalar ancak "mint" yapım'ın yaptıklarıyla sınırlı oluyor, ki onun da nasılı malumumuz.
Yorum Gönder