29 Temmuz 2009 Çarşamba

mizah ve cinsellik

Alper’in diğer yazıya yazdığı yorumu hatırlayalım.
Mizah dergilerindeki şu aşırı cinsellikten dem vurmuştu. Ben de katılıyorum Alper’in bu tesbitine. Mizah dediğimiz şeyde, evet cinsellik oluyor, belki de olmalı. Ama bunun da bir ölçüsü olmalı. Neyse derdim o değil şimdilik.

Daha önce yazdığım gibi Friends dizisine takıldım, 10 sezonunu bitirinceye kadar da herhalde rahat etmiycem, durum o yönde. İzlerken izlerken şunun farkına vardım: dizi bir komedi dizisi ama cinselliki ve müstehcenliği de sonuna kadar kullanıyor. Son of bitch’ten tutun da threesome’lara, aklınıza ne gelirse mizah öğesi olarak kullanılıyor. Cnbc-e dizilerine baktığımız zaman da –ağırlığı değişmekle beraber- benzer bir durumun onlarda da olduğunu gözlemliyoruz. Aklıma hemen gelen bir örnek, Two and a half men dizisinde Charlie annesiyle olan ilişkisinden ötürü bir bölümde yattığı kadınları annesinin suretiyle görmeye başlar. Ve olaylar gelişir…

Sadede geliyorum. Amerikan dizilerinde yer aldığı zaman kahkahalarla izlediğimiz bu cinsellik neden Türk komedi dizilerinde gözümüze batar? Gerçi diyeceksiniz ki Türk komedi dizisi ne var ki, bir Avrupa Yakası vardı o da bitti. Haklısınız da, yine de düşünüyorum ben bir Türk dizisinde “orospu çocuğu seni” veya “sürtük hemşireyi önce ben becermek istiyorum” tarzı bir replik duymaktan hoşlanmayacağımı sanıyorum. Denebilir ki “e kardeşim biz Amerika değiliz, aile değerleri, gelenekler, görenekler, RTÜK…”. Hepsine eyvallah da ben bu repliklerin İngilizcesini uygun yerlerde mizah öğesi olarak duymaktan rahatsız olmuyorum ama Türk dizisinde bu kelimeleri duysam rahatsız olurum.

Neden böyle acaba diye düşünürken aklıma şu geldi. Neticede bu Türk dizileri kalabalık aile ortamlarında izlenen şeyler. E insanın anası babası yanındayken bu tarz sözler duymak rahatsızlık verici olabilir. Amerikan dizileri genellikle alt yazılı olduğundan ebeveynler anlayamıyor veya alt yazıları takip edemiyor; hatta bu ecnebi dizileri teknolojinin nimetlerinden takip ettiğimiz için odamızda tek başımıza da izleyebiliyoruz, kahkahalar atarak.

Ey blog gençliği, kıymetli karilerim, ne dersiniz bu sorunsalım hakkında?

1 yorum:

Halil dedi ki...

benim bu "dile" (turkce, ingilizce, sanskritce vs) ve dilin kullanildigi "duzleme" (yazin, tv senaryolari vs) belli kavramlarin yakisip yakismamasi, abest kacmasi durumuna yaklasmak konusundaki tercihim Lacan'dan yana. Lacan, Freud ve Saussure'den hareketle, diyor ki dil dedigimiz kavram sadece bir arac olmaktan cok uzak olup "sembolik, hayali ve Gercel" uclemindeki "sembolik" yapinin tum kurallarini icinde barindirmaktadir. [Lacan burada satranc ornegini kullanir: sembolik duzlem taslarin hareketlerini belirleyerek oyunun temel duzlemini olustur; hayali taslara bu hareketlerinden uzayarak belli isimler atfeder (farkli bir hayali duzlemde at yerine "ulak" denerek tamamen farkli bir oyun da oynanabilir); gercel ise oyunun gidisatini dogrudan etkileyen degiskenlerin varligidir (oyuncularin zekasi, rahatsiz edici detaylar vs)].

Bu baglamda da bir dil kisi tarafindan erken donemde ogrenilmesiyle birlikte bir dolu kavrami ve durumu "ifade edilebilir" ya da "normal" kilarken, bir dolusunu da "abest", "manasiz" ya da "bahsedilemez" yapmaktadir. Tabii ki de diller evrilmekte, belli kavramlar bu kategorilerden girip cikarak yeni yerler bulmaktadir. Fakat yine de "gecici" de olsa boylesi bir dile icsel "sembolik sansur"den soz etmek mumkundur Lacan'ca. Ki Lacan bu sansurun bizim tarafimizdan bizim icin degil, Big Other icin yapildigina ayrica ve uzunca dikkat ceker.

Kanimca ayni durum, misal yasli bir amerikan ciftinin Friends'i izlerken "rahatsiz olmasi" halinde daha da belirginlesmektedir. Oyle ki kendilerinin ingiliz dilini icsellestirdigi donemdeki "sembolik yapi" icerisinde threesome, sonofabitch vs. konusulamaz, abest, yersiz kategorilerindeyken su anda oldukca normal duzleme gecmis bulunuyor. (misal bbc'de artik resmi olarak "fuck" denebiliyor 2002'den beri :))

Turkce'de ise bu sembolik dilsel degisim sureci aksi yonde ilerliyor gibi geliyor bana. Yani 60'lardan 90'lara kadar yapilan bir dolu dizi, film vs.de en agir kufurler, cinselligin estagfurullahi konular rahatca dillendirilirken (ozellikle sanat icin sanat triplerindeki 80 sonlarinin filmlerini dusunun) su anda filmlerde sektirmeden iki karede bir sigara icen Steve McQueen'in eline blur koyuluyor.