29 Aralık 2011 Perşembe

Bugün

Doğduktan sonra bebeğin attığı ilk çığlığın bir adı olmalı...


İngilizcede bir laf var ya hani, "Life trumps death" diye... Hayat ölümden üstündür; yani bir nevi ölenle ölünmez mantığı. Kimse kusura bakmasın ama bu bildiğimiz kuyruklu yalan. Çünkü her seferinde, tam da hayatın güzel bir hayat olduğu yanılgısının başlangıç çizgisinden içeri doğru bir adım atmışken, ölüm gelip her şeyi yerle bir ediyor.


Mesela bugün... Bugün için benim çok güzel planlarım vardı. Uzun zamandır yoğuuuuunnnn bir çalışma temposu yürüttükten sonra nihayet bugün, dört günlük bir tatilin tadını çıkarmaya başlayacaktım. Dünden yapmıştım planlarımı; FMO'ya bir yazı yazacaktım Metis'in 2012 ajandasıyla ilgili. Olmayan Kelimeler'den bahsedecektim, ajandanın içindeki o küçük hikayeciklerden alıntılar yapacaktım, hatta "Eğer birilerine yılbaşı hediyesi almak istiyor ama ne alacağınıza karar veremiyorsanız Olmayan Kelimeler tam size göre" diye bilmiş bilmiş tavsiyelerde bulunacaktım.



Sonra sabah kalktım. Bilgisayarımı açtım ve bir türlü bitmemekte direnen lanet 2011'in son lanet haberiyle karşı karşıya kaldım. Ne diyecektim ki şimdi? Ne anlamı kaldı yılbaşının, hediyenin? Şırnak'ın bir köyünde yaşayan bir ailenin neredeyse bütün erkekleri bir gecede katledilmişken ben kime ne söyleyecektim?

Çok konuşup hiçbir şey söyleyemediğim, çok şey yazıp hiçbir şey anlatamadığım günler var. Bugün de onlardan biri. Çünkü bugün ne hissettiğimi anlatacak kelimem yok. "Acaba Metis'çiler bulmuş mudur o olmayan kelimeleri" dedim, ahvalimize dair birkaç kelime yakaladım arada.

Mesela "spihoniçki" doğada adalet olmadığını anlamanın verdiği yalnızlık duygusuymuş, sanırım böyle hissediyor olabilirim biraz.

Ece Ayhan'ın "cehennet"i varmış, bu ülkeyi tarif etmek için kullanacağım.

Sonracığıma "medyamuk" varmış mesela, aynı kökten gelen "gaztetikçilik", "hasetecilik", "infoganda", "masatecilik", "mastürcülük", "domesporno" ve "zombiahali"yle birlikte Türkiye'deki basın-yayın sektörünün durumunu pek net izah eden.

"Allodoksafobi" diye bir korku varmış, başkalarının düşüncelerinden, farklı kanaatlerden korkmak anlamına gelen. Van depremi olduğu zaman da yazmıştım ya, böyle günlerde sosyal medyayı gördüğüm zaman benim kapıldığım bir hastalık bu. Ortalığı kaplayan nefreti görünce, insanı pençesine alıveriyor hemen.

Bir de "paksofobi" varmış, yani barış korkusu. Bu da benim cehennet ülkemin bir numaralı hastalığı olmalı.

Son olarak şöyle bir şey öğrendim. "Biz" kelimesi için Batı Avustralya Aborjin dili Jiwalide dört farklı kullanım varmış: "Ngali" sen dahil biz ikimiz, "ngaliju" sen hariç biz ikimiz, "nganthurru" sen dahil biz hepimiz, "nganthurraju" sen hariç biz hepimiz. Peki ya Türkçede kaç tane "biz" var hiç düşündünüz mü? Ya Türkiye'de? Her gün herkes onlarca "nganthurraju"dan birini seçip beğenip giyiyor üzerine, halbuki "nganthurru"muz olsa ya sadece bir tane...

Olmayan Kelimeler şu en tepedeki italik cümleyle bitiyor. Ölen insanın attığı son çığlığın adını da koysalarmış keşke.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Elinize sağlık, çok sevdik, facebook sayfamızda link verdik, umarız sakıncası yoktur...

Metis Yayınları

SE7IN dedi ki...

aman o nasıl söz? sakınca ne demek? çok memnun olduk paylaştığınıza :)