Yaz bebeğim,
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık … adresinde mukim, … doğumlu, … oğlu X, ve sanık … adresinde mukim, … doğumlu, … kızı Y; … tarihinde kamu düzenini, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, ve de fincancı katırlarının ruh sağlığını tehdit eder halde iken emniyet güçleri tarafından suçüstü yakalanarak gözaltına alınmış olup çıkarıldıkları ... nöbetçi mahkemesi tarafından tutuklu yargılanmalarına karar verilerek … cezaevine konulmuşlardır.
Yakalandıkları sırada üzerlerinde bulunan 2 (iki) adet susamlı simit, 1 (bir) adet gözlük, 2 (iki) adet kahverengi öğrenci pantalonu, 1 (bir) adet mor renkli feminist şalı ve de rengi tam olarak anlaşılamayan 1 (bir) adet kirli solcu sakalı (kesilerek) suç delili sayılarak alıkonmuştur. Bu çarpıcı delillerin bir arada bulunmasının yarattığı kuvvetli suç unsuru kanısına istinaden, sanıkların yakalanmaları akabinde yapılan operasyonlarda sanıkların öğrenci olarak devam ettikleri … üniversite kampüsünde bulunan 1 (bir) adet ekmek bıçağının mutlaka X veya Y’den birisine ait olduğunu anlamak zor olmamıştır. Sonrasında, sanıkların aslında bu üniversiteye öğrenci olarak devam etmedikleri tespit edilmişse de bu yeni bilgi esasa ilişkin bir değişiklik yaratmadığına hükmedilerek mahkemece yok sayılmıştır. Üstelik sanıkların beraber yaşadıkları evde yapılan aramalarda 1 (bir) adet poşu bulunmuştur. Her ne kadar, geleneksel yaşam sürmekte olan ve cehaletin etkisiyle henüz çağdaş görünümün gereklerini yerine getirmeye vakıf bulunmayan birtakım vatandaşlarımızın gündelik yaşamda poşu taktıkları bilinmekteyse de, kentli olup üniversitede okuyan X’in bu duruma ragmen poşu takıyor oluşu manidar bulunarak bölücü terör örgütü propogandası suçuna yeterli delil olarak görülmüştür. Bu arada, akraba veya evli olmayan X ve Y’nin bir arada yaşamakta oluşları, hatta ... kızı Y’nin aslında kız değil kadın olduğuna dair kuvvetli kanaat oluşmuş olması kendilerine mahkemece duyduğumuz nefreti pekiştirerek haklarındaki suç unsuru şüphesini güçlendirici yönde etki yapmıştır. Sanıkların evinde televizyon bulunmamış ve fakat çok sayıda kitap bulunmuştur. Bu kombinasyonun son derece manidar ve tehlikeli olduğu açıktır. ‘Kürt sorunu’ adını taşıyan ve İçişleri Bakanlığı’nın ... tarihli ve ... sayılı genelgesiyle yasaklanmış olan bir kitap da bulunan kitaplar arasındadır. Gerçi daha sonrasında İçişleri Bakanlığı’nın böyle bir genelgesinin bulunmadığı ve kitabın yasaklanmamış olduğu anlaşılmış olmakla birlikte (ki birtakım sözde aydınların iddialarının aksine laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti TC’nin öyle kolay kolay kitap yasaklayan bir ülke olmadığı da böylece teyit edilmiş olarak) bu ayrıntı, davanın esasına ilişkin bir fark yaratmayacağı bariz olduğundan mahkeme tarafından göz önüne alınmamıştır. Kaldı ki sayın başbakanın ‘benim Kürt kardeşlerim’ demek suretiyle Kürt meselesini çözmüş olmasından mütevellit TC sınırları dahilinde artık bir Kürt sorunu bulunmadığı göz önünde bulundurulursa sanıkların bu kitapları bulundurmakla giriştikleri faaliyetlerin bölücü niteliği sarihtir. Hem neden mesela bir ‘terör sorunu,’ ‘şehitlerimiz sorunu’ gibi kitaplar da bulunmamıştır da hep ‘Kürt sorunu’? Her halükarda, sanıkların görünüş, duruş, duygu, düşünce ve varlıklarıyla memleketimizi ayakta tutan vatana millete bağlı, devlete saygılı, büyüklerinden çekinen insanlarımızın yaşam tarzlarına büyük bir tehdit oluşturduğu sabittir.
Yakalandıkları sırada üzerlerinde bulunan 2 (iki) adet susamlı simit, 1 (bir) adet gözlük, 2 (iki) adet kahverengi öğrenci pantalonu, 1 (bir) adet mor renkli feminist şalı ve de rengi tam olarak anlaşılamayan 1 (bir) adet kirli solcu sakalı (kesilerek) suç delili sayılarak alıkonmuştur. Bu çarpıcı delillerin bir arada bulunmasının yarattığı kuvvetli suç unsuru kanısına istinaden, sanıkların yakalanmaları akabinde yapılan operasyonlarda sanıkların öğrenci olarak devam ettikleri … üniversite kampüsünde bulunan 1 (bir) adet ekmek bıçağının mutlaka X veya Y’den birisine ait olduğunu anlamak zor olmamıştır. Sonrasında, sanıkların aslında bu üniversiteye öğrenci olarak devam etmedikleri tespit edilmişse de bu yeni bilgi esasa ilişkin bir değişiklik yaratmadığına hükmedilerek mahkemece yok sayılmıştır. Üstelik sanıkların beraber yaşadıkları evde yapılan aramalarda 1 (bir) adet poşu bulunmuştur. Her ne kadar, geleneksel yaşam sürmekte olan ve cehaletin etkisiyle henüz çağdaş görünümün gereklerini yerine getirmeye vakıf bulunmayan birtakım vatandaşlarımızın gündelik yaşamda poşu taktıkları bilinmekteyse de, kentli olup üniversitede okuyan X’in bu duruma ragmen poşu takıyor oluşu manidar bulunarak bölücü terör örgütü propogandası suçuna yeterli delil olarak görülmüştür. Bu arada, akraba veya evli olmayan X ve Y’nin bir arada yaşamakta oluşları, hatta ... kızı Y’nin aslında kız değil kadın olduğuna dair kuvvetli kanaat oluşmuş olması kendilerine mahkemece duyduğumuz nefreti pekiştirerek haklarındaki suç unsuru şüphesini güçlendirici yönde etki yapmıştır. Sanıkların evinde televizyon bulunmamış ve fakat çok sayıda kitap bulunmuştur. Bu kombinasyonun son derece manidar ve tehlikeli olduğu açıktır. ‘Kürt sorunu’ adını taşıyan ve İçişleri Bakanlığı’nın ... tarihli ve ... sayılı genelgesiyle yasaklanmış olan bir kitap da bulunan kitaplar arasındadır. Gerçi daha sonrasında İçişleri Bakanlığı’nın böyle bir genelgesinin bulunmadığı ve kitabın yasaklanmamış olduğu anlaşılmış olmakla birlikte (ki birtakım sözde aydınların iddialarının aksine laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti TC’nin öyle kolay kolay kitap yasaklayan bir ülke olmadığı da böylece teyit edilmiş olarak) bu ayrıntı, davanın esasına ilişkin bir fark yaratmayacağı bariz olduğundan mahkeme tarafından göz önüne alınmamıştır. Kaldı ki sayın başbakanın ‘benim Kürt kardeşlerim’ demek suretiyle Kürt meselesini çözmüş olmasından mütevellit TC sınırları dahilinde artık bir Kürt sorunu bulunmadığı göz önünde bulundurulursa sanıkların bu kitapları bulundurmakla giriştikleri faaliyetlerin bölücü niteliği sarihtir. Hem neden mesela bir ‘terör sorunu,’ ‘şehitlerimiz sorunu’ gibi kitaplar da bulunmamıştır da hep ‘Kürt sorunu’? Her halükarda, sanıkların görünüş, duruş, duygu, düşünce ve varlıklarıyla memleketimizi ayakta tutan vatana millete bağlı, devlete saygılı, büyüklerinden çekinen insanlarımızın yaşam tarzlarına büyük bir tehdit oluşturduğu sabittir.
O insanlarımız, ki isim vermek gerekirse aralarında Sabaherkenkalkıp Beyazgömleğinigiyenadam, Milliyetçiolmaklabirlikteiyimaaşödediğiiçinyabancışirketteçalışan Veişiniçoksevenadam, Çocuğunuçocukparkına Götürenadam, Sokaktakadındövenadamgörünce Çekinipbaşkatarafabakanadam, Altıngünüiçinyufkaaçıp Çaydemleyenkadın, Hemailesinihemişiniihmaletmeyen Eczacıkadın, Hemçağdaşgörünümlühem Dindarbayanöğretmen, Etliyesütlüye karışmadanokulunuokuyup Birbaltayasapolangenç vb. nice değerli vatandaşlarımız bulunmaktadır, X ve Y gibi tiplere yönelik kuvvetli ve haklı bir tepki duymakta ve ‘eğer tutuklanmışlarsa vardır bir kabahatleri’ tavrıyla meseleye yaklaşarak mahkememizi sessizlikleriye onaylamaktadır. Sanıklar neden böyle değil de öyle olmayı seçmiştir? Açıkça görülüyor ki sanıklar, Türkçeyi ana dili bellemeye razı her Sünni’nin dil, din, mezhep, ırk farkı gözetmeksizin her Türk vatandaşının paylaştığı hassasiyetleri paylaşmamaktadır. Zaten esasen mesele X sanık Y sanık meselesi değil öğrenci milletine haddinin bildirilmesi ve muhafazakar devlet aklının ermediği her türlü muhalefet olanağının daha henüz ortaya çıkmadan önlenmesi demokrasi ve hukukuğun üstünlüğü meselesidir. Demek ki, sanıkların silahlı örgüt üyesi olduğu ve erken semirmiş bir boğa misali her geçen gün daha büyük bir şehvetle köpüren ekonomisiyle uluslararası sahnede ağırlığını gittikçe artırmakta olan Türkiye’nin istikrarını bozmaktan başka bir amaç taşımadığı türlü gerekçelerle sabittir. Sanıklar X ve Y hakkında … günlü iddianame ile silahlı örgüt üyeliği suçundan açılan ve toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet suçuna ait dosya ile birleştirilen dava yönünden müdahil vekilince verilen … tarihli dilekçe içeriği itibariyle müdahale dilekçesi mahiyetinde bulunmakla, bu talep hakkında olumlu-olumsuz karar verilmeden hüküm kurulması aslında kanuna aykırı olmakla birlikte, esasen kanuna aykırı olan her şey kanuna aykırı olacak diye bir kaide bulunmadığından, bulunsa dahi yüce mahkememizin bu gibi usule dair formaliteleri davanın yüce milletimizin birlik ve beraberliği üzerindeki etkilerini göz önünde tutarak hasıraltı etme yetkisi içtihatta sabit olduğundan, …masına ragmen, …makla birlikte, ...binaenaleyh karara bağlanmak üzere, sanıkların mahkemedeki iri hali ve düşmanca bakışları göz önünde bulundurularak; TUTUKLULUKLARININ DEVAMINA, HAKLARINDAKİ KARARIN UZAK BİR TARİHTE GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE ERTELENMESİNE, ZAMANI GELİNCE YASADA ÖNGÖRÜLEN EN AĞIR CEZANIN REVA GÖRÜLMESİNE, AKABİNDE DÜŞÜNCELERİNİN YILLAR BOYU ZAPTEDİLMESİNE, GENÇLİKLERİNİN GASPEDİLMESİNE, HAYATLARININ MAHVEDİLMESİNE, AİLELERİNİN KAHREDİLMESİNE KARAR VERİLMİŞTİR. Evet sayın mahkeme heyeti üyeleri, buyrun burdan yakın. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda akan kanda değilse bile tuttuğumuz makam otosu kapısında, giydiğimiz koyu renk takım elbisenin yakasında, otorite karşısında nereye koyacağımızı bilemediğimiz ellerimizin kadın yanaklarında bıraktığı izde ve milletçe paylaştığımız düzen, kalkınma ve istikrar merakında gizlidir. Kuşaktan kuşağa taşıdığımız bu kültürel miras vasıtasıyla; Malazgirt’i, İstanbul’u, Dumlupınar’ı, Şemdinli’yi, Davos’u feth eden uzak ve yakın önderlerin açtıkları yolda, gösterdikleri hedefe, sırâtallezîne en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder