Alper H. YAĞCI
Venezuela başkanı Hugo
Rafael Chávez Frías 5 Mart 2013’te, 58 yaşında, kuşağının en çok tartışmaya yol
açmış siyasetçisi olarak öldü. Bugün Chávez’in ismi birbirine taban tabana zıt
iki hikayenin merkezinde yer alıyor: Birinci hikayeyegöre Chávezülkesinde büyük
felaketlere yol açmış yolsuz bir diktatör—ne eksik ne fazla. Diğer hikayeye
göreyse Chávez, ekonomik bir mucize yaratarak halkını refaha kavuşturmak adına
mücadele vermiş bir devrim kahramanı. Bu sırada Venezuela halkı yeni bir başkan
seçmek zorunda ve bu yalnızca Venezuela siyaseti için değil küresel dengeler
açısından da önemli bir seçim olacak. Chávez’in mirasını değerlendirmek için anlatılan
hikayelerde de haliyle seçim öncesi algıları etkileme çabası var.
Peki Chávez dönemini
siyasal-iktisadi bir perspektiften inceleyip mevcut veriler ışığında
değerlendirdiğimiz vakit nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz? Abartılı
hikayelerin yarattığı kişi kültünden yayılan haleye gözlerimizi kısıp, yaşanan
deneyimi tarihsel ve coğrafi bağlamına oturtarak incelememiz gerekiyor. Bu
yazıda bunu yapmaya çalışacağım. Birinci kısımda Latin Amerika’da 2000’li
yıllarda bir dizi sol lideri iktidara taşıyan yakın tarihe göz atıp Venezuela’nın
bu dalga içindeki yeri konumlandırılacak. İkinci kısımda, Venezuela
petrollerinin ülke siyasetinde oynadığı rol Chávez’in radikal ekonomi deneyini
koşullayan temel bir yapısal faktör olarak ele alınacak. Ardından gelen
kısımlarda Chávez’in belli başlı politikaları ve bunların bugün
gözlemleyebildiğimiz ekonomik sonuçları ana hatlarıyla incelenecek.
Benim bu incelemeden çıkardığım ders şu: Chávez’le birlikte Venezuela petrolleri üzerinde devlet hakimiyetinin önemli bir muhalefete rağmen kavga dövüşle güçlendirilmesi, bu kaynağın daha geniş nüfus kesimlerinin ihtiyaçları için yönetilmesinin yolunu açtı. Nitekim uygulanan politikalar eşitsizliği ve yoksulluğu azalttı. Fakat ülkenin siyasal gelişiminde önemli sıkıntılara yol açmış olan "petro-devlet" tarz-ı siyasetinin bambaşka bir yordama yerini bıraktığını düşünmek bir yanılgı olur, çünkü Chávez’in uluslararası sermayeyi ve ABD’yi bu derece karşısına alabilmesini sağlayan da hükmettiği petrol kaynağı. Başta yüksek kamu harcamaları olmak üzere uygulanan bir dizi heterodoks politikayı ve uluslararası sahada aynı ölçüde otokratik bir çizgiyi bu tarz doğal kaynaklara sahip olmayan bir ülkede tekrarlamak çok daha zor olacaktır. Chavizm deneyiminden sol için dersler çıkarmaya çalışan gözlemcilerin, bu hareketi ortaya çıkaran ve ona sıradışı özerklikte bir eyleyicilik kazandıran tarihsel-coğafi koşulları iyi çözümlemesi elzem.