23 Ekim 2011 Pazar

İnsanların ölmesi, insanlığın ölmesi

Beni başta FMO yazarları olmak üzere bilen bilir. Fevri bir insanım. Zaman zaman çok sinirlenip düşünmeden işler yaptığım çok olmuştur. Küpüne zarar veren keskin sirkeyle, kalktığı yere zararla oturan "Öfkeli Şirin" arası bir şeyim yani. Ama bu yazı öyle bir yazı değil. Çok sıcağı sıcağına yazılmasına rağmen anlık bir öfke değil buraya dökmek istediklerim.

Evet, çok öfkeliyim doğru. Hatta dünyanın en stresli işlerinden birinde çalışıyor, her gün bin bir saçmalıkla karşılaşıyor olmama rağmen uzun zamandır bu kadar öfkelenmediğimi söyleyebilirim. Çünkü uzun zamandır hiç bugünkü kadar üzülmedim, bugünkü kadar birilerinden tiksinmedim.

 

Bugün Van'da çok büyük bir deprem oldu. Depremin haberini, birkaç gün önce Hakkari'de 24 askerin ölümüyle sonuçlanan çatışmalarda olduğu gibi yabancı haber ajanslarından aldık. Gurur duyduğumuz, anlı şanlı Boğaziçi Üniversitesi'nin Kandilli Rasathanesi 6.6 diye diretedursun, depremin büyüklüğünü öğrenmek için ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'na başvurmak zorunda kaldık.


Sonra rasathanenin müdürü rakamı güncelleyip uluslararası standartlara çekti sağ olsun. Bir de "Haberi ilk önce biz verdik" diye yalandan ve anlamsızca böbürlendi. Allah'tan en azından Endonezya Deprem Araştırma Kurumu'ndan falan önce hareket etmiş Kandilli, değil mi?

Neyse 7.2 üzerinde mutabakata vardıktan sonra gözümüzü arama-kurtarma çalışmalarına çevirdik ki çevirmez olaydık. 17 Ağustos 1999'dan bu yana bir adım ileri gidememişiz meğer biz. Hâlâ bir AKUT'umuz var ilaç için, bir de Kızılay'ımız. Onlar da 1999 performanslarından öteye geçememişler sanırım pek. Ha bir tek fark ortaya çıkmış olabilir bu 12 yıl içinde, o da İHH gibi sivil toplum örgütleri. Depremden bir saat sonra İHH'cılar Van'a doğru yola çıkmıştı bile...

Tabii bir de sosyal medya denen şey girdi hayatımıza 1999'dan bu yana. Bununla birlikte evinde arkasına yaslanıp, "Enkaz altındayım, kurtarın" diye tweet yazan şarlatanlar türedi.

Şimdi ben bu kadar şikayet edince, siz bu yazdıklarıma öfkelendim sanıyorsunuz değil mi? Kusura bakmayın ama yanıldınız. Bütün bu dediklerim bizim memlekette vaka-i adiyeden sayılacak şeylerdir sonuçta. Her gün oluk oluk kan akar sağımızdan solumuzdan, beceriksizlik silsileleri ve yalandan tepkiler eş zamanlı olarak gelir. Alışkınızdır böyle şeylere. Olan biten canımızı sıkar elbette ama şaşırtmaz en azından.

Ben bugün asıl bambaşka bir şey gördüm ya, "Kör olsaydım da görmeseydim" dedim.

Bu ülkede bugün binlerce insan deprem olduğunu duyduğunu anda "7.2'lik deprem ölüm demek. Van demek Kürt demek. Van'da 7.2'lik deprem demek ölü Kürt demek" diye hesap yaptı.

O insanların büyük bir kısmı bu lanet hesabı yapmakla kalmadı, internet gazetelerinin yorum kısımlarından Twitter'a, Facebook'tan sözlüklere erişebildiği her yere bu nefreti kustu. "Oh olsun" dedi, "En iyi Kürt ölü Kürt'tür" dedi, "Bu depremi Allah bize şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine gönderdi" dedi, dedi, dedi. Durmadı o eller, durmadı o beyinler.

Ben her gün Türkiye'de olan biten yüzlerce şeye kızıyorum, her gün böyle yüzlerce şeyden nefret ediyorum. Ama hiçbiri bu insanlar için duyduğum tiksintiyle boy ölçüşemedi. Bu ülkede bugün sadece insanlar ölmedi, insanlık öldü. Hepiniz layığınızı bulun, beddua etmeye bile değmezsiniz.

Not: Bu yazıyı yazdıktan sonra şu aşağıdaki kolajı gördüm internette bir yerlerde. Tam bahsettiğim şey bu işte, toparlayan sağ olsun. Daha fazlasına da buradan ulaşmak mümkün.


Hiç yorum yok: